Yeni Konular
özel günler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
özel günler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2013 Hoşgelesin :)


Merhabalar :)
Herkese ailesi ve sevdikleri ile kocaman mutlu musmutlu, sağlıklı, huzurlu, bereketli, bol kazançlı ve lezzetli yıllar diliyorumm :)
Dilekler hep aynı ama dilerim ki gerçekten gerçek olsunlar :)
Her zaman olduğu gibi bu senede bizim evde milli piyango kime çıkacak, çeyrek bilete mi vuracak, tam bilete mi vuracak amaaaan bize kesin amorti bile çıkmayacak konusu olacak..
"Bak bu sene erkenden uyumak yok heee" denilecek..
Eskimeyen oyun tombala oynanıp birinci çinko zaferle kutlanacak..
Annem banduma yapacak..
Bol bol gülünecek :)
Bir de Elif Nisa ilk kez yeni yıla gireceeeekkk :)
En son daaaaaa fotoğraftaki pastayı kesiceezz ve kurabiyeler yicez :)

Mutlu yıllar diliyorumm :)

SARE BEBEGE ÖRDÜGÜM PATIKLER











Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun !!!

Merhabalar sevgili dostlar!!!!
Şanlı tarihimizin en nadide anlarından bir tanesi olan Cumhuriyetin İlanının 87. yıldönümü.. Atatürk' ümüüzn bizlere yaşattığı gurur aşikar ..
Bugün sizlerle öncelikle gençliğe hitabeyi ve sonrasında Cumhuriyete geçiş sürecini çeşitli makaleler ile bir kez daha paylaşmak istiyorum.. Lütfen inceleyiniz, okuyunuz, bilgileniniz, var olan bilgilerinizi tazeleyiniz...


 ""Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kasdedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! (1927) ""


MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


CUMHURİYET'İN İLANI
Lozan'n kabulü ve barışın sağlanması ile geride Türk Devleti'nin siyasal yapısını belirleyecek devlet şeklinin ve adının ne olacağı sorunu kaldı. T.B.M.M.'nin varlığı ile egemenliğin kayıtsız - şartsız ulusa ait olan, insan haklarına dayanan bir devlet sistemi kurulmuştu. Fakat gerek halkın, gerekse Meclis içinde bulunanların büyük kısmı Padişah'a dinsel ve geleneksel bağlarla bağlıydılar. Padişah'ın işgal ettiği Saltanat - Hilafet makamı yüzyıllardır kökleşmiş bir teokratik sistemdi. 1300 yılından beri de Osmanoğullarından başka hiçbir aile iktidar olmamıştı. Egemenlik biri dinden, diğeri gelenekten gelen iki kaynaktan çıkıyor ve Padişah'ta toplanıyordu. Gerçi İttihat Terakki bu gücü kırmıştı, fakat sistemin özünü, yani egemenliğin kaynağını ve kullanılış biçimini değiştirememişti. Egemenliğin, tanrı hakları sisteminden, insan hakları sistemine geçişin bir sonucu olarak Padişah'tan ulusa geçişi, bir ilke ve ülkü olarak Amasya Genelgesi'nde ortaya konmuş ve 23 Nisan 1920'de B.M.M.'nde somutlaşmıştı. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da bu temel üzerine oturmuştu. Kurtuluş Savaşı ulusal bağımsızlık yanında ulus egemenliğini de açık bir biçimde ortaya koyduğu için Padişah daha başından beri milliyetçilerin amansız düşmanı kesilmişti. M. Kemal Paşa Padişah'ın ihanetini bildiği halde, henüz zamanı olmadığı için Padişah'ı hedef almadı. Genç subaylık yıllarından beri inandığı ve Erzurum'da Mazhar Müfit'e not ettirdiği "Cumhuriyet" inancını "Ulusal bir sır" olarak sakladı. Kurtuluş Savaşı içinde "Cumhuriyetçi" bir düşünceyi ortaya atmak, iç parçalanmaya yol açacağı için bu yola gitmedi. Hatta Sivas Kongresi sırasında "Cumhuriyet" ilan edelim önerilerini red etmişti. Fakat Kurtuluş Savaşı'nın Başkomutanı, Türk Ulusu'nun kurtarıcısı M. Kemal, Türkiye'nin siyasal yapısını değiştirmenin ilk adımını Saltanat'ın kaldırılmasını sağlamakla attı. Saltanat'ın kaldırılışına en yakın arkadaşları bile karşı çıkmışlardı. Meclis'te tutucu kanat direndiyse de, M. Kemal Paşa'nın kararlı ve sert tutumu sonucu Saltanat'ın kaldırılışı sağlandı. Fakat onun bu sert tutumu endişe doğurdu. Bunun bir başlangıç olduğunu görenler çeşitli yöntemlerle M. Kemal Paşa'yı engellemeye çalıştılar.
2 Aralık 1922'de Meclis'e muhalif grup tarafından bir öneri verildi. "İntihab-ı Mebusan Kanunu"nda değişiklik yapılmasını isteyen önergede "Büyük Millet Meclisi'ne üye seçilmek için Türkiye'nin bugünkü sınırları içindeki yerler halkından olmak ve seçim çevresine yeni gelenlerin ise en az beş yıl oturmuş olmaları" gerektiği kanun hükmü haline getirilmek isteniyordu. M. Kemal Paşa'yı milletvekili seçilmekten yoksun bırakmak isteyen bu önerge üzerine söz alan M. Kemal Paşa, doğum yerinin Türkiye'nin sınırları dışında kaldığını ve bir yerde beş yıl oturmadığını belirttikten sonra, düşmanlara karşı savaştığını, vatanı kurtarmak için hiç bir yerde beş yıl oturamadığını hatırlatıp, ulusun sevgisisi kazanmış bir insan olmasına rağmen kendisini yurttaşlık haklarından yoksun bırakmak isteyen bu kimselerin bu yetkiyi kimden aldıklarını sordu. Önerge red edildi.
Mustafa Kemal'in kamuoyu yoklaması yapmak üzere 14 Ocak 1923'de Batı Anadolu'da bir geziye çıkmasını fırsat bilen muhalif grup, O'nun Ankara'dan ayrıldığının ertesi günü "Hilafet-i İslamiye ve Büyük Millet Meclisi" başlıklı bir broşür yayınladılar. Broşürün önceden hazırlanmış olduğu ve M. Kemal'in Ankara'dan ayrılmasını fırsat bilerek dağıtıldığı anlaşılıyordu. Broşürün ana fikri, islam kamuoyunun son gelişmelerden (Saltanatın Kaldırılışı) büyük ızdırap içinde bulunduğu, Hilafet'in hükümet demek olduğu ve Hilafet'in hukuk ve görevlerini yok etmenin hiç kimsenin, hiç bir meclisin elinde olmadığı esaslarına dayanıyor, "Halife Meclisin, Meclis Halife'nindir." sözleriyle bitiriyordu. Yürütme yetkisinin Halife'ye verilmesini ve Meclis'in aldığı kararların ve kanunların Halife'yi bağlamayacağı, dolayısıyla Meclis'in çıkardığı Saltanat ve Hilafet ile ilgili yasaların meşru olmadığı görüşü savunuluyordu. Bu bildiri, M. Kemal'e ve O'nun gerçekleştirmek istediği devrime bir tepki idi.İzmit'e gelen M. Kemal, din ve hilafet konusunda yaptığı açıklamada "Türkiye Büyük Millet Meclisi Halife'nin değildir ve olamaz, Türkiye Büyük Millet Meclisi yalnız ve yalnız Ulusundur." dedi. T.B.M.M.nin büyük programının tam bağımsızlık, kayıtsız şartsız ulusal egemenlik esaslarına dayandığını, teokratik devlet biçiminin ve buna bağlı bütün toplumsal düzenin ve çıkarların yıkılacağını belirtti. 16 Ocak'ta yaptığı toplantıda, Hilafet'in dinle ilgisi olmadığını, siyasi bir mevki olduğunu, idare-i maslahatçılıkla devrim yapılamayacağını belirttikten sonra "Devrimin kanunu mevcut kanunların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafamızdaki cereyanı boğmadıkça başladığımız devrim ve ilerleme bir an bile durmayacaktır" diyerek gericilere gerekli yanıtı verdi. Basınla iyi ilişki kurmak istediği için İzmit'te yaptığı basın toplantısında, "Devrim" yapılacağını açıklarken, Meclis'te birliğin sağlanması için "Müdafaa-ı Hukuk Gurubu"nun gerekli olduğunu bunun dışındaki grupların yararlı olmadığını belirtti ve İttihatçılardan ülke yararı için politikaya karışmamalarını istedi. Bu sırada Annesi Zübeyde Hanım'ın ölüm haberi geldi. İzmir'de annesinin mezarı başında devrimci inancını "Ulusal hakimiyet uğrunda canımı vermek benim için bir vicdan ve namus borcu olsun" sözleriyle bir kez daha yineledi. Bu sırada Lozan'ın ilk görüşmeleri kesildiği için İsmet Paşa ile Ankara'ya döndü. Meclis'te gizli oturumlar çok sert geçti. Trabzon mebusu Şükrü Bey'in Topal Osman tarafından öldürülüşü, M. Kemal'e saldırılara yol açtı. M. Kemal'i kendilerine buyük engel gören, tutucu, gerici, ittihatçılar, çıkarcı gruplar, O'na karşı muhalefette birleşiyorlardı. Yakın arkadaşlarından Rauf Bey, Kazım Karabekir, Refet Bele, Ali Fuat Paşa'lar da yavaş, yavaş yanından ayrılıp, Hilâfetçilere kuvvet veriyorlardı. Saltanatı geri getirmek isteyen gericilerin çalışmaları karşısında arkadaşlarının kendisini yalnız bıraktığını gören M. Kemal, 20 Mart 1923'te Konya'da yaptığı bir konuşmada Türkiye'yi Ortaçağ karanlığına çekmek isteyen gericilere karşı tutumunu açıkça şu sözleriyle belirtti: "Eğer onlara karşı benim şahsımda bir şey anlamak isterseniz, derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım. Onların olumsuz yönde atacakları bir adım, yalnız benim şahsi imanıma değil, yalnız benim amacıma değil, o adım benim ulusumun hayatıyla ilgili, o adım benim ulusumun hayatına karşı bir kasıt, o adım ulusumun kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle aynı fikirde olan arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka o adımları atanları tepelemektir... Sizlere bunun da üstünde bir söz söyleyeyim. Örneğin eğer bunu sağlıyacak kanunlar olmasa, bunu sağlayacak meclis olmasa, öyle olumsuz adım atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam; yine tepeler ve yine öldürürüm."
Cumhuriyet'e doğru gidiş bu kararlı sözlerle açıkça görülüyordu. M. Kemal Paşa, 8 Nisan 1923'de dokuz ilkede görüşlerini toplatarak, programını belirlerken, siyasi biçimlenmeyi de hazırladı.
Savaş zamanının T.B.M.M.'nin görevi son bulmuştu. Bu sebeple Meclis kendini dağıtıp, seçime gitme kararı aldı. M. Kemal, dağılmadan önce Meclisten 15 Nisan'da, Saltanatı geri getirmeye çalışanları vatan haini kabul eden bir kanun değişikliği ile "Hıyanet-i Vataniye Kanunu"na, ileride gerekirse yine İstiklal Mahkemeleri kurma fırsatını veren bir ek getirdi.
Yeni kurulacak Meclis'te kuvvetli bir kadro oluşturmayı ve böylece Cumhuriyet'i ilan etmeyi düşünen M. Kemal'in bu çalışmaları yakın arkadaşlarının kendisinden uzaklaşmasını hızlandırdı. Rauf Bey ve arkadaşları, M. Kemal'in partiler üstü kalmasını, politikaya karışmamasını, önererek, O'nu pasif duruma getirmek istiyorlardı. Rauf Bey'in İsmet Paşa ile aralarının açılması da bu ayrılığın başka bir yönü idi. Lozan'dan dönen İsmet Paşa'yı karşılamak istemeyen Rauf Bey Başbakanlık'tan bile istifa etti.
İkinci Meclis, toplandıktan sonra Lozan'ı onayladı. Artık sorun Türkiye'nin rejiminin belirlenmesiydi. M. Kemal 22 Eylül 1923'de "Neue Treie Presse" adlı bir Viyana gazetesi muhabiriyle yaptığı görüşmede, 23 Nisan 1920'de kurulan sistemin Cumhuriyet olduğunu fakat adının açıklanamadığını belirtip, yapılacak işin yalnızca isim koymak olduğunu söyledi.
Yeni devletin başkentinin neresi olacağı da bir sorundu. Ankara 1920'den beri bu işi yapıyordu. Merkezi ve güvenli durumu ortada idi. Meclis'te uzun tartışmalardan sonra 13 Ekim'de Ankara başkent olarak oy çokluğu ile kabul edildi. Cumhuriyet'in ilanına bir adım daha yaklaşılmıştı.
M. Kemal'e Cumhuriyet'in ilanına fırsat veren bir hükümet buhranı oldu. Başbakan Fethi Okyar Bey'e karşı Meclis'te muhalefet oluşması üzerine M. Kemal, "Erkan-ı Harbiye Umumiye Riyaseti Vekili Fevzi Paşa"nın dışında kabinenin istifasına karar verdi ve 27 Ekim'de uygulandı. Mevcut sisteme göre her bakan Meclis tarafından tek tek seçiliyordu. İstifa eden bakanlar yeniden seçilirlerse, görev kabul etmeyeceklerdi. Bu sırada Rauf Bey, Kazım Karabekir, Ali Fuat, Refet Paşalar İstanbul'da bulunuyorlar ve temasları, Halife'ye yakınlık gösterileri oluyordu. Ankara'da' ise kabine kurulamıyordu. Bu gelişmeler üzerine "Cumhuriyet İlanı" ile işi kökünden çözmeye karar veren M. Kemal 28 Ekim gecesi Çankaya'da İsmet Paşa ve bazı kimseleri toplantıya çağırdı ve "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." diyerek kararını açıkladı. Misafirlerin ayrılmasından sonra İsmet Paşa'yı alıkoydu ve birlikte, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda gerekli değişikliği sağlayacak önergeyi hazırladılar. Ertesi gün saat 10'da Parti grubunda yapılan toplantıda, M. Kemal Paşa Genel Başkan olarak Hükümet buhranının mevcut sistemden kaynaklandığını, bunun çözumünün istikrarlı bir sistemde olduğunu belirttikten sonra değişiklik önergesini okuttu:
* Türkiye Devleti'nin Hukümet şekli Cumhuriyettir
* Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur
* Türkiye Devleti, Hükümetin inkisam ettiği idare şubelerini İcra Vekilleri (Bakanlar Kurulu)


vasıtasıyla idare eder.
Bu önerge Parti toplantısında tartışıldı Büyük Millet Meclisi'nin aynı akşam (29 Ekim 1923) saat 18:45'de yaptığı toplantıdan sonra 20.30'da "YAŞASIN CUMHURİYET" sesleri arasında Cumhuriyet ilan olundu ve yeni Türk Devleti'nin adı kondu. "TÜRKİYE CUMHURİYETİ". Hemen arkasından da Türk Ulusu'nun kurtarıcısı Gazi M.Kemal oy birliği ile Cumhurbaşkanı seçildi. Kürsüye gelen Cumhurbaşkanı M. Kemal, kendisini Cumhurbaşkanı seçen Meclis'e teşekkür ettikten sonra "Son yıllarda Ulusumuzun fiili olarak gösterdiği kabiliyet ve istidat, kendi hakkında kötü düşüncede bulunanlarınn ne kadar tedkikten uzak görünüşe önem veren insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Ulusumuz kendisinde bulunan nitelikleri ve değeri, hükümetin yeni adıyla uygarlık dünyasına çok daha kolay gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünyada işgal ettiği yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir... Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve muzaffer olacaktır." sözleriyle konuşmasını tamamladı. M. Kemal Cumhurbaşkanı seçildiğinde henüz 42 yaşındaydı. Cumhuriyetin ilk Başbakanı İsmet Paşa oldu.
19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlayan yeni ve bağımsız, bir Türk Devleti kurmak savaşı dış ve iç düşmanlara karşı başarıyla sonuçlanarak Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Kurtuluş Savaşı'nın inanç ve başarısı nasıl Atatürk'ün eseri idiyse, Cumhuriyet de yine O'nun eseri idi. İleriki yıllarda bunu şu sözleriyle belirtti. "Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti'dir."


SONUÇ
Bir zamanların muhteşem Osmanlı İmparatorluğu, gerek iç gerekse dış etkenlerin sonucunda 18. y.y.'dan itibaren hızlı bir çökuntüye girdi. Kapitülasyonlar sebebiyle Avrupa devletlerinin açık pazarı durumuna geldi. Rusya ve Avusturya'nın devamlı saldırıları sonunda savaşları kaybederken, önemli topraklarını elden çıkardı. İmparatorluğun bu çöküntüsünü gören Padişahlar, İmparatorluğu kurtarmak için ıslahat önlemlerine başladılar. Fakat yalnızca askeri olan bu önlemler etkili olamadı. III. Selim'in başlattığı Nizam-ı Cedit ise 1807'de gerici bir ayaklanma ile son buldu.


19. y.y.'da çöküntü büyük hızla sürerken, Fransız Devrimi'nin ortaya koyduğu ulusal bağımsızlık ve egemenlik akımları, Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanlar'da yaşayan Hristiyan azınlıklarını etkiledi ve bagımsızlık isteklerini kamçıladı. Sırp, Yunan ve hatta Mısır ayaklanmaları İmparatorluğun iç bünyesini sarstı ve bunlar giderek bağımsızlık veya özerklik kazandılar. Bu yüz yılda Rus tehlikesi karşısında İngiltere ve Fransa Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak bütünlüğünü koruma potikası izlediler. Kırım Savaşı'nda bu politika sonucu Rusya'ya savaş bile açtılar. 1838 ticaret anlaşması ile imparatorluk ekonomik bakımdan batının eline geçerken, 1854'den sonra başlayan dış borçlanma ile, 1881'de mali iflasa ve batının mali denetimine girdi. II. Mahmut Islahatı ve Tanzimat da İmparatorluğun kurtuluşu için çözüm olmadı. Genç Osmanlılar'ın çalışmaları 1876'da Kanun-u Esasi'nin ilanını hazırladı. Birinci Meşrutiyet yaşama fırsatı bulamadan 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı bu dönemin sonunu hazırlarken, Abdülhamid'in "İstibdatı" başladı. Bu tarihten sonra İngiltere de koruyucu politikasını terk etti. Ermeni konusu da ilk kez gündeme geldi. Osmanlı İmparatorluğu bundan sonra Almanya'ya yanaştı. Alman siyasi, askeri ilişkisi, Alman ekonomik ihtiraslarını da getirdi. Bağdat Demiryolu projesi bunu simgeledi.
20. y.y.'a girilirken Abdülhamid'e karşı başlayan Genç Türk hareketi gittikçe kuvvetlendi ve 1908'de II. Meşrutiyeti getirdi. Fakat 31 Mart gerici ayaklanması ile 1909'da iç buhran yaşandı. II. Meşrutiyet de İmparatorluğu kurtaramadı. Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık ve Türkçülük akımlarının çatıştığı bu dönem, içte buhranlar, anarşi yaratırken, dışta da Trablus ve Balkan Savaşları'nda büyük yenilgi ve tüm Makedonya'nın kaybı ile sonuçlandı. 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı'na Almanya yanında giren İmparatorluğun kaderi de çizilmiş oldu. Bu savaştan çok ağır kayıplarla yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu Mondros Ateşkesi ile kayıtsız şartsız teslim oldu.


Yüz yıldan beri süren Doğu Sorununun çözümü, Avrupa'nın Hasta Adamının mirasının paylaşılması ile Türk Ulusu'nun dünya siyasi tarihindeki varlığı ortadan kaldırılmak isteniyordu. Savaş içinde gizli anlaşmalarla, İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya Osmanlı İmparatorluğu'nun paylaşılmasını kararlaştırmışlardı. Fakat Rusya'da devrim çıkınca anlaşmalar önemini yitirdi. Türk Ulusu'nun hakkında karar verecek en büyük kuvvet İngiltere idi. İngiltere Batı Anadolu'yu Yunanistan'a veriyor, Doğuda bir Ermenistan ve Kürdistan kurmak istiyor, Türk yurdunun geri kalan yerlerini de Fransa ve İtalya ile paylaşıyordu. Ülkenin yağmalanmasına boyun eğen Padişah ve Hükümet, kurtuluşu İngiliz himayesinde görüyorlardı. Halk ve aydınlar çaresizlik içinde, çoğunluk kadere boyun eğmiş görünüyordu. Kurtuluş çareleri arayanlar Padişah - Halifesiz bir çare düşünemiyordu. Kurtuluşu Amerikan mandasında görenler veya yörelerinin kurtuluşunu sağlamak için çalışanlar vardı.


Birinci Dünya Savaşı'nın sonundaki perişan ve çaresiz durumda, bir tek insan, M. Kemal topyekün kurtuluş ve tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak düşüncesiyle Samsun'a geldi. O'nun yola çıktığı sırada ise Yunanlılar İzmir'i işgal ediyorlardı. Padişah ve Hukümet ise İzmir'i Yunanlılara veren İngilizlerin hala körü körüne her isteğine boyun eğiyorlardı. Düşmanla işbirliği yapan Padişah ve İstanbul Hükümeti'nin bu tutumları karşısında M. Kemal, ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik savaşının esaslarını Amasya'da ulusu ve orduyu Padişah - Halifeye karşı ayaklandırmak şeklinde belirledi. Erzurum ve Sivas Kongreleri'nde de bu esaslar içinde yeni bir Türk Devleti'nin kuruluşunun ulusal bilinçlenme, idari, siyasi örgütlenmesini de gerçekleştirdi. Misak-ı Milli ile bu esaslar İstanbul'da bir kez daha ortaya konunca İngilizler, İstanbul'u işgal ettiler. Bundan yılmayan M. Kemal, Ankara'da ulusun meşru iradesinin eseri olan ulusal egemenlik prensibini B.M.M. ile ortaya koydu. Fakat bütün bunların gerçekleşmesi çok büyük güçlükler ve olanaksızlıklar içinde yapılıyordı. Bir yandan İtilaf Devletleri ve Yunan saldırısı ve baskıları bir yandan Padişah ve İstanbul Hükümeti'nin M. Kemal ve B.M.M.'ni gayri meşru ilan etmesi, Türk Ulusu'nu olumsuz yönde etkiledi. Türk Ulusu, yüzlerce yıldan beri dini ve geleneksel iktidar kabul edilen Padişah - Halife ile bu değerleri yıkan ve yerine ulusal, egemenlik değerleriyle ulusu bir araya toplamak isteyen M. Kemal hareketi arasında bir süre bocaladı. Yer yer B.M.M.'nin otoritesine karşı ayaklanmalar çıktı.


Doğu Anadolu'da Ermenilere, Güneyde Fransızlara karşı savaşıldı. Batıda Yunan Taarruzu ve iç ayaklanmalara karşı Kuva-yı Milliye ile çözüm bulan B.M.M. daha sonra düzenli ordu kurar. I. ve II. İnönü Savaşları ile ilk askeri başarılarını sağladı. Diğer yandan dış ilişkilerde Sovyetler Birliği ile Moskova Antlaşması'nı imzaladı. Sakarya Meydan Savaşı'nda Yunan Ordusu'nu yendi. Fransa ile de anlaşan Türkiye İtilaf blokunu da parçaladı. 26 Ağustos 1922'de başlayan ve 9 Eylül'de İzmir'de Yunan Ordusu'nun denize dökülmesi ile son bulan Büyük Taarruz, Türkiye gerçeğini ve Türk Ulusu'nun yenilmez azmini bütün dünyaya kanıtladı. Askeri başarısını Mudanya Ateşkesi ve Lozan Antlaşması ile de onaylattı. Emperyalizme karşı yapılan bağımsızlık savaşını kazanan, "Türk Mucizesi"ni yaratan Türkiye'nin bu başarısı bütün Mazlum Uluslara örnek oldu.


M. Kemal Kurtuluş Savaşı'nın bittiği yerde; Türkiye'nin çağdaşlaşma savaşını başlattı. 1 Kasım 1922'de Saltanat'ın kaldırılışı ve 29 Ekim 1923'de Cumhuriyet'in İlanı ile Türkiye yeni devlet sistemini Fransız Devrimi ile ortaya konan insan haklarına dayanan "Ulusal ve Laik Devlet"i gerçekleştirmiş oldu. Ancak, çağdaş devlet ve ülke olma mücadelesi için Türk Devrimi'nin başarılması için Cumhuriyet döneminde Atatürk 'ün yeni mücadele vermesi gerekiyordu.
Ergün AYBARS, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, Ege Ün. Basımevi, 1986, ss. 359-366

ALTINA IMZAMI ATARIM




"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."
Atamizi saygiyla aniyoruz!
1milyonkalem. in baslattigi altina imzami atarim kampanyasini gönülden destekliyorum.

HAYIRLI BAYRAMLAR VE BAYRAM BAKLAVAM

Tüm müslümanlarin Kurban Bayramini kutlar, herkese tüm sevdikleriyle birlikte nice güzel bayramlar diliyorum.
Ben bu bayramda arkadasim Atiye ile birlikte daha öncede tarifini verdigim cevizli ev baklavasini yaptim. Biraz yorucu bir tarif, cünki 54 bezeyi tek tek acmak gerekiyor ama sonunda bu yorgunluga degiyor. Eger yufka acmak zor gelmiyorsa tekrar sizlere tavsiye ediyorum.
Tarifime asagidan ulasabilirsiniz.
http://kizilciksurubu.blogspot.com/2007/10/bu-bayram-ben-iki-cesit-baklava-yaptim.html

.....


İyi Bayramlar :))


Mutlu Bayramlar Diliyorumm Herkese...:))

Bayramınız tatil niyeti ile değil, bayram niyeti ile geçsin..

Kurban Kesilsin, Kesemeyenlere dağıtılsın, fazla ipin ucunu kaçırmadan etlerden yenilsin..
Kurban Kavurması piştikçe misafirler kapıda biriksin, kocaman sofralar kurulup sımsıcak muhabbetler edilsin..

Eller öpülsün, dargınlar barışsın, akrabalar kucaklaşsın, çikolata tutulsun, harçlıklar verilsin, tatlılar yenilsin..

En kötü günümüz böyle olsun denilsin...

Her gün bayram günü gibi şen kahkahalarla bitsin..

Bayramınız mübarek, kurbanlarınız kabul olunsun..
(Amin)

Aşure :)

Lama Hatun "hani aşure?" diye sordu cevabı tarifi ile olsun dedim:)
Kendi evimde kendi başıma pişirip, taşırmadan fotoğrafladım sonrada afiyetle yedim:) Ohhh:)
Allah hepimizin "Aşura" sını kabul etsin inşallahh:)
Evlerimizin bereketi daim olsun ocağımız tütsün, yüzlerimiz gülsün :)

Malzemeler:
2 su bardağı keşkeklik buğday
1 su bardağı kuru fasülye
1 su bardağı nohut
15 adet kuru kayısı
1,5 su bardağı kuru üzüm
1 çay bardağı kuş üzümü
3 su bardağı tozşeker (artabilirde insiyatifinize kalmış)
1 çay bardağı portakal suyu
2 çorba kaşığı gül suyu
Sıcak su
3 çorba kaşığı mısır nişastası
1 çay bardağı süt
1 paket vanilin
Süslemek için:
Ceviz,fındık, fıstık, badem
Hindistan cevizi
Tarçın
Nar
Damla çikolata
Pasta süsleme şekerleri

Yapılışı:
Ön hazırlık; bir gece evvelden bugday, fasülye, nohut, kuru üzüm, kuru kayısı ve kuş üzümleri ayrı ayrı kaplarda ılık suya ıslatılır.
Ertesi gün öncelikle buğdaylar üzerini geçecek kadar su eklenerek düdüklü tencerede pişirilir, sonra sırası ile ayrı ayrı fasülye ve nohutlarda pişirilir, meyveler bir arada küçük bir tencerede haşlanır, kayısılar minik minik doğranır..
Haşlanmış buğdayın haşlama suyu dökülmeden büyük bir tencereye alınır( ben 5 lt lik tencerede yaptım), nohut ve fasülyeler suyu süzülüerek, meyveler suyu süzülmeden aynı tencerede buluşturulur, üzerini az geçecek kadar su ilave edilip yaklaşık 1 saat kaynatılan aşure kıvam almaya başladığında gereirse sıcak su ilave edilir, suyun çok fazla olmamasına özen gösterilmelidir..
Ayrı bir yerde cam bir kap içerisine nişasta, süt, vanilin, gül suyu alınıp çırpılarak hazır bekletilir..
Kaynayan aşureye portakal suyu ve şekeri verilip iki taşım daha kaynatılır ve nişastalı karışım hızlıca eklenerek sürekli karıştırılır ve bu şekilde 20 dk daha kaynatılıp ocaktan indirilir..
Kaselere pay edilen aşure biraz ılındıktan sonra zevke göre süslenir ve soğutulmak üzere dolaba kaldırılır..

Afiyet bal şeker olsunn:))

Çilekli Muzlu Bahar Pastası - Baba Pastası :)

Merhabalar :)
Nasılsınız dostlar?
Efendim bugün 1 Nisan:) Benim canım babacığımın doğum günü:)) O hayatımın en kıymetli mihenk taşı, dünümü ve bugünümü borçlu olduğum yegane insan..
Yemyeşil gözlerinden cesaret alığım, her zaman ensemde nefesini valığını hissetiğim canım babam..
01.04.1961 günü dünyaya gözlerini açmış:) Yemyeşil, çoğu zaman hüzünlü o gözlerinde hayat buldum her zaman.. Varlığı ışığım, yaşama sebebim oldu..
Kızdığı zamanlarda oldu ama saman alevi gibi geçti gitti, hiçbir zaman kara çıkarmadım yüzünü, çıkarmayacağım da inşallah.. Her kararımı, her fikrimi can kulağı ile dinledi, öğütler verdi..
Benden beklentileri hep olağanın üzerinde oldu.. O'nu hayal kırıklığına uğratmamak için herşeyi yaptım yine de yaparım..
(FOTOĞRAFTAKİLER BABAM VE BEN )
Rabbim yokluklarını göstermesin babalarımızın, babasını ebediyete uğurlayanlara da sabırlar versin Rabbim, babasına küs olanlar!!!! sizlere çok kızıyorum yapmayın!!! Onların kıymetini bilin.. El üstünde tutun..
Canım babam günler öncesinden kzıım benim içn uğraşma yiyemem zaten demişti.. Ama son sağlık kontrolünde o kadar güzel gelişmeler gördük ki doktoru ufacık bir parçada bişicik olmaz dedi:) Bende canım babam için bu cici pastayı hazırladım..
Herşeyin en güzeline layık canım babam.. Nacizane bir armağan benimkisi..

Malzemeler:
4 yumurta
3 yemek kasigi kaynar su
2,5 türk kahve fincani seker
1 pk. vanilin
3,5 türk kahve fincani un
1 pk. kabartma tozu
Kreması İçin:
2,5 su bardağı süt
1 su bardağı şeker
1 yumurta sarısı
1 çorba kaşığı mısır nişastası
3 çorba kaşığı un
1 pk. vanilin
Arası ve Üzeri için:
2 paket orman meyveli kremşanti
muz
çilek
fıstık
Beyaz granül şeker
Çilekli damla çikolata



Yapılışı:
Pandispanya için; yumurtalari ayirmadan sicak su ile en yüksek ayarda cırpılır (yaklasik 1 dakika)
seker ve vanilini ilave edip çırpılır.(yaklasik 2-3 dakika), diger kuru malzemeleri elenerek ilave edilip karıştırılır. (düsük ayarda)
Elde edilen kek hamuru kalpli kelepçeli dökülür ve önceden isitilmis 175 derecelik fırında 40- 45 dakika pişirilir. (bu asamada firin kapagini acmayalim)..
Krem şanti çırpılıp buzdolabında dinlendirilir.
Krema için;
iki su bardağı süt ve şeker ocağa alınır kısık ateşte karıştırılır.
Kalan süt ve diğer malzemeler ayrı bir yerde çırpılarak yavaş yavaş ocaktaki süt karışımına eklenip sürekli karıştırarak pişirilir ve yine karıştırarak soğutulur.
Kek fırından çıktıktan sonra iyice soğutulup kalıptan çıkarılır ve ortadan ikiye bölünüp hazır hale getirilir.
İkiye bölünen pandispanya meyve suyu ile ıslatılıp krema kaplanır ve antep fıstığı, muz-çilek parçacıkları eklenip tekrar krema sürülür.
Krema bitene dek aynı işlem tekrarlanıp ikinci kat pandispanya kapatılır ve pastanın üzeri çırpılmış şanti ile kaplanarak, çilek ve çikolatalar ile süslenerek buzdolabında bir gece dinlendirilip dilimlenerek servis edilir..

Afiyet bal şeker olsun :)

-FOTOĞRAFTAKİLER BABAM ANNEM VE BEN-
- FOTOĞRAFTAKİLER BABAM ANNEM VE BEN-

Bugün....

Ben 25 yaşında evli ve dört aylık tatlı bir kızı olan genç bir kadınım bugün...
Sımsıcak yuvamda sağlık, huzur ve mutlulukla yaşıyor, Allah' ın bizlere biçtiği bu kısa ömrü en güzel şekilde değerlendirmek için çabalıyorum..
Bazen bir bebek kahkahası ile,
Bazen mutfağımdan yayılan bir koku ile,
Bazen kapımı çalan bir komşu ile,
Bazen eşimin komiklikleri ile,
Bazen anne ve babamın hala çocukmuşum gibi davranması ile,
ve bazen o dost elinin hep üzerimde olduğunu hissetmek ile yaşıyorum bana biçilen ömrü..
Şubat benim için geçen yıldan buyana daha özel..
Kendimi bildim bileli annemdi şubat..
Son birkaç yıldır papatyam oldu..
ve geçen yıl Elif Nisa' m oldu.. Öğrendim ki içimde bi bezelye varmış geçen yıl... Taçlandıracakmış yuvamı..
Şubatın bana getirdiği bu güzellikler hep yanımda oldu bu süreçte ve yaşadığım her süreçte..
Bugün ise doğum günü o Papatyanın..
İyiki varsın güzel dost.. İyiki doğmuşsun.. Bahsetmişsin girmişsin hayatıma.. Bu fırsatı veren Allah' ıma bin şükür olsun, hamd olsun..
Elin hep üzerimde olsun, hep benimle ol..

Seni çok seviyorummm ....

Sevgi günümüzde kutlu olsun..

CUMHURIYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN


2. Evlilik Yıldönümü Pastası


Günaydın..
Tüm takipçilerime hayırlı ve bereketli bir Cuma günü diliyorum..
Rahmet ve bereketinden şüphe olmayan bu güzel günde bizlere düşen bol bol ibadet ve dûa ile bu günü taçlandırmak, değerlendirmektir.
Rabbimiz bizler için en iyisini, en hayırlısını bilir. Asla isyan etmeden istemeli, beklemeli ve dûa etmeliyiz.
Bugün sizlerle 2. evlilik yıldönümümüzde yaptığım pastamı paylaşacağım..
Ramazan ayının 2. günü yani 10 Temmuz 2013 bizim 2. evlilik yıldönümümüzdü. Sımsıcak yuvamızda yavrumuzla birlikte iftar etmiş, yıldönümümüzü kutlamıştık. Her daim esenlik, sıcaklık, bereket ve huzur olsun yuvalarımızda..
dediğim gibi Ramazan Ayına denk gelen yıldönümünün pastasını, Ramazan ayı içinde paylaşmadım. Sonrada unuttum :) Neredeyse 3. yıl olacak daha da gecikmeden paylaşayım istedim..

Pastam klasik vanilyalı pandispanya, vanilyalı pastacı kreması ve şeftali kullandım. Üzerini ise krem şanti ile kapladım. Minik notlar içeren şeker hamurundan kalpler ile süsledim..
Tanıştılar..
Konuştular..
Sevdiler..
Nişan..
Kına..
Düğün..
Elif Nisa Doğdu..
2. yıl..

Sevgililer Günü Yemeği


 Merhabalar..
Herkesin bu cici günü kutlu mutlu olsun :)
Bekarda olsak güzel ama evliyken çok daha güzel bu sevgi günü :) Beraber yemek yiyebilmek, sofrada uzunn muhabbetler edebilmek, o bebeğe bakarken sofrayı çabucak toplamak, bulaşık operasyonu yapmak, çayı demleyip pasta keyfi yapmak hepsi çok güzel:)
Eşim sağolsun hiçbir zamanki gibi kırmadı beni o cici tabakları aldı paket gelince hemen sofrayı yeni tabaklarıma göre ayarladım :)
Aslında aklımda pek çok şey vardı ama evde bir bıcırık varken epey zor oluyor:) Kahvaltı her zamanki gibiydi sabah çünkü vakit çok kısıtlı eşim işe gittiğinden, o harika kahvaltıyı cumartesiye bıraktım ;)
Nacizane sofram ve detayları işte böyle;

Erişteli yeşil mercimek çorbası,

Kağıtta kaşar peynirli tavuk

Közbiberli kalp makarna

Mayonezli mısır-bezelye salatası

Yabanmersinli Bisküvili Pasta

Mumlarımızzz...

sevgi günümüz kutlu olsun :)

ATAMIZI SAYGIYLA ANIYORUZ


Bugün Güzel Bir Gün:)

Günaydın sevgili dostlar:)
Bu sabah güneşin ışıklarının arasından minik kar taneleri dökülüyordu uyandığımda:)
Her sabah olduğu gibi bu sabahta kahvaltısını hazırladım eşimin, uyandırdım:)
"Bugün bi başka güzel sanki ne dersin?" dedim, gözler uykuluydu, yüzüne su çarpsa da uyanamadı belli ki:) "Bilmeeemm" dedi sadece:)
Halbuki bugün hem özel hem de güzel bir gündü:) 1985 yılının 19 ocağında, buz gibi bir güne gözlerini açmıştı, merhaba demişti hayata, dünyaya:) Aynı hastanede doğmuşuz biz onunla, sadece ben iki yıl sonra kaderimizin dönüp dolaşıp bizi bulması çok manidar:)
Yaklaşık 6 aydır birbirimizin hayatındayız, aynı evi, aynı sofrayı, aynı yastığı paylaşıyoruz.. Birden iki olduk, biz olduk:) Mutluyuz.. (Nazar değmesin)
ve bugün onun doğum günü:) Pastasını hazırladım:) ve ondan saklamayı başardım geri kalanlar bugün çıkacak ortaya, akşama da kutlama:) Ayrıntılar yarına..
İyiki doğdun bitanem:) İyiki benim oldun :)

Doğum Gününden Kalanlar :)

Evveli hayırlı ve bereketli cumalar dilerim sevgili dostlar..
Kasvetli bir sabaha uyansakta içimiz pürnûr, Rabbim bozmasın :)
Dün nasıl geçti? Çok güzeldi, miniminnacık aksilikler olsa da nazar boncuğu dedim geçtim ve tadını çıkarmaya baktım :)
O'nun yüzündeki masumiyeti ve gülümsemeyi gördükçe katlanarak arttı mutluluk, gülümsedik birlikte ışık saçtık dört bir yanımıza..
Pastasını görünce gözlerinin ışıldaması, onun için hazırlanan ve ilki yaşatan küçük jestler ve çok sevdiği horozların bir kutlama teması olarak karşısına çıkışı büyük mutluluk uyandırdı, güller açtırdı yüzünde:)
Tabiiki çok önemli noktalardan bir tanesi de, sevgili Papatya'mın bize sağladığı katkılar uzaktan kumanda ile yaptığı yardımlar:) Çok teşekkür ederim kuzumm:))
Neler mi Yaptım ben...
Bakalımm:)
Öncelikle Pastamız; Muzlu, çikolatalı en sevdiğinden..
O' na özel ilk şeker hamuru denemem, tavuskuşu - çakma horoz kurabiye (süslü horozlar)

Kelebek Kurabiye

Şeker hamuru çalışması örnekleri

Keten Tohumlu Kurabiyeler

Portakallı Kurabiye

Peynirli Tuzlu Muffin

Peynirli Börek

Papatyamın yolladığı horoz şekerler:)

Benim O'na hediyelerimden sadece biri:)

Parti simgesi :)

İşte böyle sevgili dostlar:) Bakalım seneye neler olur:)

Bugün Benim Doğum Günüm..


Merhaba :)
Ne mübarek bir gün bugün..
Öncelikle bereketinden ve rahmetinden şüphe olmayan kutlu günümüz Cuma' mız mübarek olsun..
Rabbim gönlümüzden geçenleri hayırlısıyla kabul buyursun inşallah..
ve bugün benim doğum günüm..
26 yaşımı doldururken bugün, hayatıma hamd ederek, şükrederek devam ediyorum..
Eşim, yavrum, annem, babam, kardeşim ve tüm sevdiklerim iyiki hayatımdalar..
Bugünüme şükrediyor, ömrümün/ömrümüzün hayırlı amellerle devam etmesini temenni ediyorum..

Ben ve 20 Eylül' de doğan herke iyiki doğduk :)

Sevgiler..

Havuçlu Karyağdı ve 23 Nisan :)


Merhabalar sevgili dostlar :)
Nisan ayı hakkını verdi barajları doldurdu, mübarek yağmursuz gün yok:) Allah' a çok şükür :) Rabbim kıtlık, azlık, bereketsizlik göstermesin kimselere..
Efendim yarın 23 Nisan...
Güzel yurdumuzda kutlamalar başladı bu hafta başından itibaren, gerek devlet erkanı, gerek okullar, gerek anneler ve çocuklar herkes coşkusunu yaşıyor.. Sokaklardan ve tv den izlenimlerime dayanarak söylüyorum bunu...
Her yıl olduğu gibi bu yıl da yağmurlu geçecek bereketi ile ama çocuklar bu duruma sevinemiyorlar:) Canlarım benim..
Hayatımda 23 Nisanın ne olduğunu 1994 yılının 23 Nisanında yani 1. sınıfta iken okuduğum Atatürk ve 23 Nisan şiiri ile anladım:) Annem kardeşimi bebek arabası ile getirmişti okulun bahçesine :) Bana beyaz bir gömlek ile yine pileli beyaz bir etek giydirmişti:) Bikaç gün evvel düşmüştüm dizimde yara olduğu için utanıyordum:) Annem bişiy olmaz demişti :)Saçlarım iki kulak kırmızı kurdela ile bağlanmıştı :) Siyah rugan ayakkabılar ile dantelli beyaz çoraplar giymiştim.. Sağ yanıma okumayı öğrendiğimde takılan kırmızı kurdelam da takılmıştı:) Şiirimi başarı ile okuyunca öğretmenim kucaklamıştı beni:) Annem ise sevinçten hüngür hüngür:) Gencecikti 23 yaşındaydı yani benim yaşımda:) Evet benim annem benim yaşımda iken şiir okuyan kızıyla gurur duyuyordu:) Kardeşimin elindeki uçan balon onu kahkahalara boğuyordu:) Ne kadar neşeli ne kadar masum, tertemiz günlerdi..
23 Nisan coşkusu bu anım ile daha bir güzel kaldı aklımda.. İnşallah bir gün benimde şiir okuduklarında gururlanacağım evlatlarım olur:) Vatan millet sevgisi ile yetiştiririm:)
23 Nisanı canı gönülden kutluyorum, bu güzel bayramı bizlere ve tüm çocuklara armağan eden kıymetli Ata'mızı saygıyla anıyorum..
Allah ışığımızı söndürmesin..
Evet bu güzel günde bir de tatlı armağanım olsun kardeşlerime :) Anneler yapsın, şiir okuyan, folklor oynayan, 23 nisanı yaşayan tüm çocuklar afiyetle yesinler :)

Malzemeler:
Muhallebisi İçin:
1 lt süt
2 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı nişasta
10 yemek kaşığı şeker
1 pket krem şanti
1 pk. vanilya
Keki için:
3 yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
1 tatlı kaşığı tarçın
1 su bardağı dövülmüş ceviz
1 su bardağı rendelenmiş havuç
Keki ıslatmak için
Yarım su bardağı şeker
1,5 su bardağı su
2 yemek kaşığı kakao
Üzeri için:
Hindistan cevizi
Antep fıstığı tozu

Yapılışı:
Kek için:
Yumurtalar ve şeker çırpılıp üzerine sırası ile un, kabartma tozu, tarçın, ceviz ve havuç eklenerek karıştırılır. Elde edilen kek karışımı yağlanıp unlanmış büyük boy borcam içine dökülür ve önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında pişirilir..
Kek pişerken muhallebi için; Süt, şeker, un ve nişasta küçük bir tencerede çırpılıp ocağın altı yakılır ve karıştırılarak pişirilir. Kaynamaya başladıktan sonra 3-4 dk daha pişirilip ocaktan alınır. Toz kremşanti ve vanilin eklenip 5 dk. orta hızda çırpılır.
Pişen kek, su, şeker ve kakonun karışımından oluşan sos ile ıslatılıp üzerine muhallebisi boca edilir.. üzerine bolca hindistan cevizi döküp, fıstıklar ile süslenen tatlı buzdolabında 3 saat kadar dinlendirilip dilimlenerek servis edilir..

Afiyet bal şeker olsun :)
 
Sponsorlar : Yemek Tarifleri | Yemek Tarifi
Copyright © 2013. Bomba Yemek Tarifleri - Tüm Hakları Saklıdır.
Özel tasarım ürünler