İçinde denizler balıklar
Yağmurla kar olsun
Güneşle ay
Baba bir masal anlat bana
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun
Şekerle bal
Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beni
Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm sevdiklerim
İçinde İSTANBUL olsun
Bundan seneler seneler önce Isparta Senirkent'te doğmuşum.Babamın iş icabı orada yaşarmış annem ile babam.Toy gencecik ikisi de hayata yeni başlayan iki insan.Umutları ve hayalleri varmış.Orada dünyaya gelmişim hem de diz boyu karın olduğu bir ocak günü.Hem de hamile olmasına rağmen oruçlu olan anneme inat.Daha inat damarım dünyaya gelmeden önce varmış demek ki.Ailenin 2. çocuğu ama tek kızı olarak.Belki de nazım,kaprisim ondan.Şımartılmadım ama içten içe hep bir pohpohlandım.Annem de tabii ki çok sever,hangi anne evladını ayırabilir ki ama hep bir önceliğim oldu babamın gözünde.Artık kız olmamdan mı yoksa birbirimize biraz benzememizden mi bilmem.Daha bir aklını eseni yapan, dediği dedik,haksız da olsa biraz inatlaşmayı seven yapılarımız biraz da bizi çekecek,taşıyacak insanlara denk düşmemizden mi bilinmez.Burada annem babamı,babanga da beni çeken biraz yükü ağırca insanlar olarak biraz sıkıntı çekmiş olabilirler ama emin olun bizim kaprisimiz sevdiğimizden biraz da deliliğimizden yoksa bir kötülük yok içimizde.
Babamdan yıllardır dinlediğim Senirkent'e gitmek dediğim gibi kısmet olmadı hiç.Ama bu sefer şeytanın kafasını babanga kırdı.Benden daha da hevesle doğduğun evi görmek istiyorum deyip bastı gaza.Evet eskimiş,yaşlanmış ama ev hala dimdik ayakta.Annem ile babam sanki daha 2 dakika önce oradalarmış gibi buldular evi.Daha evin sokağına girdiğimizde başladı kalbim çarpmaya heyecandan.Üstte gördüğünüz evin orta katında doğmuşum bir ebe yardımı ile.2 sene kalmışım doğduktan sonra.Dedim ya babam o zaman anlatmaya başlamış masalı bana.
Bu ev de tam doğduğum evin karşısındaki ev.Şimdiki haline bakmayın zamanında çok güzel bir evmiş.Yaşlı bir dede yaşarmış,ayaklarında yün çorapları olan.Balkonda uzattığı yün çoraplı ayaklarını oynattığında tam da karşısında ki evde ben korkudan kıyameti koparırmışım.
Dedim ya yıllardır masal gibi dinlediğim mekanlar gözümle görünce gerçeğe dönüştü.Biraz hayret biraz şaşkınlık ama daha çok gidip görmenin huzuru ile.
Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beni
Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm sevdiklerim
İçinde İSTANBUL olsun
Babam içinde İstanbul olan masalı çok sahici anlatmış ve hiç elimi bırakmamış ama hiç.Allah uzun ve sağlıklı ömür versin onlara ve ben onların inatçı, dediği dedik, kaprisli kızları olmaya devam edeyim. İşte masalım bu bir varmış bir yokmuş derken 40 yıl geçmiş üstünden.
Oralara kadar gidince Eğirdir gölünün güzelliğini de görmek istedik muhteşemdi.
Ve dağlara kazınan Güçlüyüz,Cesuruz,Hazırız yazısı
Ve yeşillik,yeşillik hep yeşillik.Allah nasıl da güzel bir doğa vermiş her yerden hayat fışkırıyor
Şu manzara karşısında durup dakikalarca baktık gerçek mi diye.Göz alabildiğine bir ova dümdüz,yemyeşil
Yine kirazların ağırlığından dallarını yerlere kadar eğmiş bir ağaç.
Yuvayı yapan dişi kuş (İstisnaları saymassak her zaman öyledir gerçekten)
Eeee aslında blogum yemek blogu olmasına rağmen bir süredir yazdığım postlara bakarsak seyahat ve etkinlik ağırlıklı oldu.Ama headera bakarsanız orada şöyle bir yazı var ''Hayata Dair''
Şimdi en hoş ve ağız sulandıran kısma geldi sıra.Ispartaya gidip de bütün bu lezzetlerin tadına bakmadan dönemezdik zaten babam izin vermedi de.
Salata
Isparta gül diyarı ama tandırı,kabunesi ve bunlarla sunulan üzüm hoşafı da ünlü
Ayrı bir lezzetti tandır
Ben resmini çekinceye kadar künefeyi ikiye bölmüştü bile babanga
Bütün bu güzelliklerin ardından ilk aklıma gelen şey güzel bir Türk kahvesiydi.
Çok yoruldum,çok duygulandım ve mutlu oldum ama hepsine ama hepsine değdi gördüklerim.Güzel ve heyecan dolu bir hafta sonu geçirdim.Daha gidip görmek istediğim çok yer var.
Belki ilerde çocuklarım da içinde benim olduğum bir masal anlatırlar size.
İyilik ve güzelliklerle kalın.......................
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder