Çocuklar İki yaş dönemine doğru kendilerinin bağımsız birer birey olduklarının farkına varmaya başlarlar. Bu bağımsızlık duygusu
bu yaş döneminde çocuğun çevresindekilerle çatışmaya girmesine, her konuda onlarla inatlaşmasına sebep olabilir. Bazen anne-babasıyla o kadar inatlaşır ki, neyi isteyip neyi istemediğini bile anlayamazsınız. Örneğin; acıkmıştır ama yemek yememekte direnir veya uykusu geldiği halde uyumamakta direnir vb. Çocuğunuzun sizinle inatlaştığı dönemlerde onunla başa çıkmanın en iyi yolları şunlardır;
Her şeyden önce bu durumda soğukkanlılığınızı korumaya çalışın. Yoksa ona kimin büyük kimin küçük olduğunu ispatlamak gibi bir savaşa girmeyin. Bütün amacınız çocuğunuzun elde edemeyeceği bir şeyden vazgeçmesini sağlamak olmalı. Ona hayatta her istediğini elde edemeyeceği gibi bir hayat dersi vermek değil.
Çocuğunuza kararlı ve tutarlı bir tavırla yaklaşın. İstediği şeyi neden yapamayacağınızı basit bir şekilde açıklayın ve kararınızdan kesinlikle vazgeçmeyin. Önce ''hayır'' dediğiniz birşeye sonradan ''evet'' derseniz, çocuğunuz bunu size karşı sürekli kullanmaya başlayacaktır. Siz pes edene kadar da sizinle çatışmaya devam edecektir.
Sizin kararlı olduğunuzu anlayabilmesi için ona zaman verin. İstediğinizi anlattıktan sonra bir süre bekleyerek sakinleşin ve durumu anlaması için zaman tanıyın. Sizinle inatlaştığında dikkatini olumlu bir yöne yöneltebilirsiniz. Vitrin önünde 16. kamyonunu satın almanız için bağırıyorsa geçen bir kediyi veya ilgisini çekebilecek herhangi bir şeyi göstererek dikkatini dağıtabilir ve hemen oradan uzaklaşabilirsiniz. Çocuğunuza sonsuz alternatifler yerine sınırlı seçenekler sunun. Sabah uyandığında ''Hangi kazağını giymek istersin'' diye sormak yerine, ''Kırmızı kazağını mı, yoksa yeşil kazağını mı giymek istersin?'' diye sorun. Yemek yerken de mutlaka sebze yemeği yemesini istiyorsanız; ''Ispanak mı yersin, yoksa karnıbahar mı?'' diye sorabilirsiniz.
Bu şekilde çocuğunuz kendisine değer verdiğinizi, onun seçimine öncelik tanıdığınızı düşünerek sunulan seçeneklerden birini daha kolay kabul edecek, siz de makul iki seçenekten birini kabul ettirebildiğiniz için kendinizi rahat hissedeceksiniz.
Fiziksel gelişim
2. ve 3. yaşlarda boy ve kilo artmaya devam eder. Ama bu artış ilk yıldaki kadar hızlı değildir. Büyüme hızı zamanla azalır. İki yaşında çocukların boyu yaklaşık 83 - 86 kilosu ise 12 - 14 kilodur; üç yaşında bir çocuğun boyu 93 - 96 cm ve ağırlığı da 14 - 16 kilo civarında olur. İki yaş çocukların 20 süt dişi vardır ve 3 yaşına kadar bu dişlerin çoğu tamamlanır.
Hareket gelişimi
Bu dönemde çocukların hareket becerileri iyice artmıştır. Ellerini ve parmaklarını çok daha iyi kullanabilirler. Bir kaptan diğerine su boşaltabilir, 5 - 6 küp üst üste koyabilir, topu havadan atabilir. Dengesi oldukça gelişmiştir; tek ayağının üzerinde durabilir, top oynayabilir ve yardımla veya yardımsız merdivenlerden aşağıya inmeye çalışır. Anne-babalar yeni becerilerini geliştirmelerinde çocuklarına ortam yaratıp,onları cesaretlendirirlerse, bu becerileri hızla gelişecektir. Örneğin; çocuklar bu dönemde giysilerini kendileri giymekten çok hoşlanırlar. Anne ve baba zaman ayırıp ufak yardımlarla çocuklarının bu becerilerini geliştirmeleri için onlara fırsat tanımalıdır. Ellerine geçirdikleri tüm nesnelerle oynayabilir, nesneleri inceleyebilirler. İki yaşından itibaren objeleri dizmeyi, boy ve renklerine göre sıralamayı ve sınıflandırmayı becerebilirler. 30 - 36 aylık çocuklar 6 - 12 parçalık yap - bozlarla ve tuz seramiği ile oynayabilirler. Birinin oyunlarına katılmasından hoşlanır ama müdahale etmesinden pek hoşlanmazlar. Onların oyunlarına katılıp kendilerini lider gibi hissettirmeniz kendilerine olan güvenlerini artıracaktır.
Bilişsel gelişim
Bu dönemde çocuklar yetişkinlerin davranışlarını daha dikkatle incelemeye ve yetişkin rollerini daha iyi taklit etmeye başlarlar. Gözlem yetenekleri artmıştır ve oyunlara konsantre olmaları kolaylaşmıştır. Aylar önce olan olayları ve gördükleri her şeyi hatırlayabilirler. Bu dönemde bazı nesneleri sembollerle ifade edebilirler, büyük ve küçük, az ve çok kavramlarını anlayabilirler. Bazı renkleri tanı ve birbirine benzeyen eşyaları ve şekilleri eşleştirebilirler. Bilişsel gelişimlerini desteklemek için onlarla farklı boylarda nesneler koyup en uzun veya en kısayı bulma oyunu, farklı renkteki ve objeyi bulma oyunu veya benzer nesneleri eleştirme oyunları oynayabilirsiniz. Çocuğunuz bu dönemde basit açıklamalarla doğru ve yanlış, iyi ve kötü arasındaki farkları anlamaya başlar.
Dil gelişimi
Bu dönemde dil gelişiminde önemli bir gelişme gözlenir. İki kelimeyi yan yana getirip basit cümleler kurmaya başlanır. Geçmiş yaşantılarını basit bir şekilde anlatır, kendini ve duygularını ifade etmek için sözcükleri kullanabilirler. Çocuk örneğin; başını gösterip ''Düştü, acıyor'' diyerek acı çektiğini ifade edebilir. ''Top gitti'' diyerek kanepenin altına giden topu vermenizi isteyebilir vb. Konuşurken bağlaç ve zamir gibi detaylara girmemekle birlikte bizlerin en çok kullandığı sıcak, soğuk, büyük, küçük, az, çok gibi sıfatları kullanabilir.
Sosyal - duygusal gelişim
Çocukların farklı kişilikleri ve davranış biçimleri vardır. 2. yıldan sonra bu farklılıklar iyice belirginleşmiştir. Diğer çocuklarla oyun oynamaya başlayabilirler, ancak gene de paylaşmayı çok iyi bilmedikleri için bu oyun süreleri kısa ve sancılı geçebilir. Bu dönemdeki çocuğunuz arkadaşlarınızın çocuğuna oyuncağını vermek istemiyorsa, onun bencil bir çocuk olduğu yargısına varmanız kaçınılmazdır. Ancak bu davranışının yaşadığı dönemin bir özelliği olduğunu düşünerek kendinizi rahatlatabilirsiniz. Üç yaşından sonra çocuklarınızın diğer çocuklarla daha rahat oyun oynayabildiklerini ve oyuncaklarını paylaşabildiklerini gözlemleyebilirsiniz. Çocuklar bu dönemde yavaş yavaş iletişim kurabilirler, karşılarındaki kişinin üzgün ya da kızgın olduğunu veya yardıma ihtiyacı olduğunu anlayabilirler. Bu dönem çocukların korkular ve fobiler geliştirebildikleri bir dönemdir. Yeni ve farklı olan her şeyden korkabilirler. Anne - babalar çocuklarındaki bu değişime kendilerini hazırlamalı ve çocuklarına korkularının yersiz olduğunu anlatmak yerine onların kaygılarını azaltmaya çalışmalıdırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder