Çocuğunuzun zekası hangisi?OYNADIĞI OYUN, MESLEĞİNİN HABERCİSİ

Doğru meslek seçimi nasıl yapılır? Anne-baba çocuğun mesleki seçimini etkiler mi? Çocuğu tanımak ve yeteneklerini görmek için nasıl bir yol izlemek gerekir? Genetik mirasımız mesleğimize etki eder mi? Tüm bu soruların cevabını Danışman Psikolog Ayşen Özagar verdi.

“Çocuklar hangi dili konuşur?” diye merak ediyorsanız söyleyelim; “Çocuklar oyun dilini konuşur ve onları tanımak için bu dili iyi bilmek gerekir.” İşte o dili bilen ve çocukların yeteneklerinden zekalarına hatta genetik miraslarına kadar profilini ortaya çıkaran Ayşen Özagar ile ilginizi çekeceğini düşündüğüm bir sohbet.

- Zeka ve meslek seçimi üzerine çalışmaya nasıl karar verdiniz?
Daha çok aile terapisi üzerine, ayrıca EMDR dediğimiz bir travma terapisi üzerine çalıştım. Birlikte çalıştığımız Ethem Kocabaş ise Türkiye’de doğumdan 7 yaşa kadarki dönemde zekanın merak alanlarının, zihinsel süreçlerin gelişimini araştırıyor. Bizim esas hareket noktamız bu oldu.

FARKLI OYUNCAKLAR SUNUN
- Zeka ile yetenek alanları ve meslek seçimi arasındaki bağı açabilir misiniz?
Türkiye’de kimse yetenekli olduğu ya da gerçekten kapasitesi olduğu alanda çalışmıyor. Bu eşleşmeye gerek şartlar gerekse sistem izin vermiyor. Artı böyle bir bilinç ve farkındalığımız yok. İnsanın yetenekli olduğu, meraklı olduğu işi yapması, mutlu bireylerin yetişmesi için çok önemli. Çocukların 0-7 yaş arası sahip oldukları potansiyel zekaya (genetik zeka) bağlı olarak merak alanlarının gelişmesi söz konusu. Yani karakteristik özelliklerinin gelişimi söz konusu. Bunu da ailelerini ve çevrelerindeki en yakın kişileri modelleyerek yapıyorlar. Dolayısıyla biz aile ve çocuğu gözleyip belli analizler yaparak, çocuğun anne babasında ne olduğunu ve çocuğun neyi modellediğini ortaya çıkarabiliyoruz. Bu çıkardığımız sonuçlarla anne babalara bilgi veriyoruz. Diyoruz ki; “Bakın bu çocukta böyle bir potansiyel var ve bunları modelliyor. Bu konularda önünü açabilirseniz ve destekleyebilirseniz avantajlı olur. Bunun bir önceki etabı da çocukların 0-2 yaş arası zekasal oluşumlarının incelenmesi. O dönemlerde de; onlara birtakım oyuncaklar sunun, diyoruz. Çünkü her oyuncak farklı bir zeka yapısına hizmet eder. Örneğin; top bedensel zekaya hizmet eder, legolar daha farklı bir zekaya hizmet ederler, müzik aletleri küçük farklı zekalara hizmet ederler.

- Peki bu önerilerinizi yanlış değerlendiren anne babalar oluyor mu?
Evet, bu bazen yanlış anlaşılıyor. “Belli bir oyuncağı empoze edersek, acaba o zekası gelişir mi?” Böyle birşey mümkün değil. Çocukta ne varsa, çocuk onun üzerine birşeyler koyuyor.

- Zaten çocuk oyuncağını kendi seçiyor...
Evet kendi seçiyor. Zaten doğru olan da bu; bizim empoze etmemiz değil, bizim çocuğa seçenek sunmamız... Çocuk seçeneklerden hangisinden keyif alıyorsa onu seçiyor. Keyif aldığı demek, yapabildiği ve başarabildiği demek. Böyle bir ilişki var.

- 7 yaştan sonrası çok mu geç?
Hayır değil! 7 yaşa kadar belli bir oluşum zaten gerçekleşiyor. Ülkemizde çocukların çok erken yaşta mesleki kararlar vermeleri gerekiyor. Yani daha lisede, ortaokulda belli dersleri seçip, belli dersleri almamaları söz konusu... Üniversite sınavına girdikleri dönem bile mesleki karar vermek için çok erken bir dönem. Bizim yaptığımız analizlerle, insan odaklı mı, yer odaklı mı, dışa dönük insanlar mı, sezgisel mi yoksa mantıksal mı düşünüyorlar, bunları bilinç altına yönelttiğimiz birtakım sorularla ortaya çıkarıp, önündeki seçenekleri sunuyoruz.

AMAÇ SÜPER BEBEK DEĞİL!
- Ya, “Nörobaby Gelişim Programı” nasıl bir çalışma ve ne gibi faydaları var?

Bebek daha doğmadan yani anne karnındayken iletişime başlıyor, algıları gelişiyor. Doğumdan 2 yaşına kadarki dönem, beynimizde, nöronların “snaps bağlantıları” dediğimiz bağlantıların oluşması için çok önemli. Dolayısıyla bu dönemi boş geçirmemek lazım. Özellikle doğumdan sonra bebeğe 5 duyusunu kapsayan uyaranları sağlamak lazım.

- Oyun grubu gibi mi?
Evet, ama bir kere oyun grubu kadar “Bırakalım çocuk bir şeyler yapsın, biz gözlemleyelim!” değil. Çocuğa bu duyularını harekete geçirecek bir takım şeyler sunmak gerek. Bunun için oyuncaklara bile gerek yok. Kendi oluşturabileceğimiz malzemelerle ve belli alanları çalıştıran oyunlarla, egzersizlerle çocukla vakit geçirmek gerekiyor. Bebek olduğu için bu vakit çok uzun olamıyor. Çünkü bebekler belli bir konsantrasyon süresine sahip. Ailelere gösterdiğimiz egzersizleri onlar bir ay boyunca evde 5 ila 10 dakika bebekle çalışıyorlar. Ama bu egzersizlerle “süper bebekler” amaçlanmıyor. Sadece çocuğun normal gelişimini destekliyoruz, yani varolan potansiyelini ortaya çıkarıyoruz.

- 5 duyuyu kapsayan bu çalışmalar bebekten bebeğe değişiyor mu?
Bunlar tamamen fiziksel gelişimle ilgili egzersizler olduğu için farklı sunum olmuyor. Her bebek bu dönemi aynı geçirir. Mesela 5 aylık bir çocuk ilk kez elinin farkına varıyor. Elini kapatıp açmanın, bir şeyi tutmanın, bir şeyi avuçlamanın farkına varıyor. 5 aylık bebekle çalışırken buna yönelik egzersizler yapıyoruz. Bunu 5 aylıkken gerçekleştiğinde bir üst kademeye daha rahat geçiyor. Ama kendi haline de bıraksanız aslında bebekler belli aşamaları normal olarak geçiriyorlar; eğer çocukta fiziksel, patolojik bir sorun yoksa... Kimi bebekler göz hareketlerine yatkın oluyor, bazı bebekler fiziksel hareketlerde ileri gidiyorlar. Bunu gözlemleyip aileye haber vermek ileride o çocuğun hangi alanlarda daha başarılı olabileceği konusunda ipucu veriyor.

- Ayrıca ailelerin çocuklarını tanımasına da yönelik bir çalışma değil mi?
Kesinlikle. Bir şeyleri sistematize ettiğimiz zaman anne ve babaların çocukla geçirmeleri gereken vakitleri de planlamış oluyoruz.

ÇOCUĞUN KAFASINI KARIŞTIRMAYIN
- Çocuğun yeteneklerinde genetik miras ne kadar etkili?

Her insan yaklaşık 10 jenerasyonluk bir genetik mirası taşır. Yani eğer bizim resme yeteneğimiz varsa, anne-babamızın olmayabilir. Ama bizim 10 jenerasyon gerimizde bu yeteneği taşıyan biri olabilir. Bu nedenle bizim sahip olduğumuz her şey birebir anne babamıza bakarak ölçebileceğimiz şeyler değil. Yani bizim genetik bir mirasımız var. Bunun dışında artık kabul ediliyor ki, tek bir zeka yok, bir çok zeka var; müzik zekası, matematik zeka, boyutsal zeka... Bizim genetik olarak sahip olduğumuz bu zeka modelleri var. Örneğin, evde koleksiyon yapan biri varsa, evde boyama ya da biblolara çok ilgili biri varsa, çocuk bu edinimleri bir şekilde sağlıyor. Eğer kendi zeka potansiyeli ile bu modellemeler uyuşuyorsa, o çocuk o alanda çok ciddi bir şekilde ilerliyor. Uyuşmaması da, zaman boşa harcanıyor ya da bunlar zararlı demek değil. Çocuk bu zenginliği alıyor. Önemli olan bu çocuğa ne kadar çok şey sunup, o eşleşmeyi yakalamak.

- Çok seçenek sunmak çocuğun kafasını karıştırmaz mı?
Evet, bu da yanlış anlaşılan bir konu. Anne babalar çocuklarını alıp, proje çocuklar gibi, pazartesi bale, salı şu, çarşamba bu gibi planlar yapıyorlar. Bu değil! Amaç, “Aman benim çocuğum neye yetenekliyse ben onu keşfedeyim” olabilir. Ancak çocuğun kafasını karıştırmak da doğru değil. Bazı şeyleri belli sürelere yayarak çocuğa sunmak, konuya konsantre olmasını sağlamak çok daha önemli. Örneğin; oyuncak sunarak evet, ama 100 oyuncak da değil. Siz 10 tane değişik ilgi alanlarına hitap eden oyuncakla da bir yelpaze yaratabilirsiniz. Hem baleye hem de jimnastiğe göndereyim, diyorsanız aynı alanı desteklemiş oluyorsunuz. Bunlardan birini seçip bir süre gitmeniz lazım. Çok kafa karıştırmadan aktivite sunalım, fırsatlar sunalım ama bunu çocuk sokakta ya da bahçede oynayarak da yapabilir. Zaten çocuklar okulda çok yıpranıyorlar, okul dışındaki vakitleri de bu şekilde doldurarak çocukları bir robot gibi yaşatıyoruz. Bu da çok erken bir bıkkınlık yaratıyor. İleride hiçbir şey yapmak istemeyen çocuklar çıkıyor karşımıza.

- Aileler “proje çocuk” yetiştirip, birçok aktivitenin içine sokuyorlar. Ama 3-4 sene sonra çocuk bu alanlardan birini meslek olarak seçmeye kalktığında buna karşı çıkıyorlar. Bununla ilgili sorunlarla karşılaşıyor musunuz?
Öncelikle kendi analizlerimizde ortaya çıkan profili sunduğumuzda bunu kabul eden aileler var, etmeyenler var. Üniversite seçimleri sırasında, “Çocuğum mühendisliği seçsin. Ona göre bir analiz yapın” diye önceden pazarlık etmeye kalkan aileler var. Ama çıkan profilde biz diyoruz ki, “Bu çocuk mühendisliğe bizce pek uygun değil.” Zaten çocuk kendisi de istemiyor. Bizim yapabildiğimiz, aileyi çocuğun yatkın olduğu konular hakkında bilgilendirmek. Ama aile bu çalışmaları ne şekilde davranışlarına yansıtır, bilinmez. Bilgiyi verdiğimizde çoğu aile; “Demek ki biz bu konuda yanılmışız” diyor. Ama eskisi kadar “Doktor, mühendis olacaksın. Başka bir şey olamazsın” mantığı da kalmadı. Bugün Türkiye’deki doktor ve mühendislerin durumu 20 sene önceki gibi değil. Aileler de bunun farkında.

- Ama şimdi de farklı meslekler gündemde. Genetik mühendisi olacaksın ya da bilgisayar programcısı olacaksın deniliyor mu çocuklara?
Evet meslek adları değişti ama bir de ciddi bir çeşitlenme var. Bugün dünya şu noktaya gidiyor; çok basit bir şeyi iyi yapan başarılı oluyor. Önemli olan gerçekten sevdiğiniz ve mutlu olduğunuz bir işle uğraşın ve onu iyi yapmaya çalışın.

ERGENLE DEĞİL, ANNE-BABAYLA ÇALIŞIYORUZ
- Bir yandan çocukları doğru mesleklere yönlendirmaya çalışırken, öte yandan ergeni ve aileyi ortak bir noktada buluşturmak zor olmuyor mu?

Ergenlik zaten başlı başına bir dönem. Ergenlikle ilgili bizim iki tarz çalışmamız var. Biri, anne-baba danışmanlığı dediğimiz konunun altında ergenlerle çatışmaların çözümüne yönelik bir danışmanlık veriyoruz. Burada ergenle değil, ergenin anne-babası ile çalışıyoruz. Ergenlik dönemini anlatıyoruz, çıkabilecek sorunlar ve çözüm yollarıyla ilgili bilgi veriyoruz.

- İkinci aşama nedir?
İkinci kısım ise; meslek seçimi aşaması. Öncelikle analizimizle çocuğun merak alanı profilini çıkarmış oluyoruz. Anne baba da burada olursa çok daha iyi oluyor, onları da analiz edersek diyoruz ki, “Şunları şunları babadan modellemişsiniz bunları da anneden.” Elimize bu bilgiler geldikten sonra kimseye spesifik olarak bir meslek adı vermiyoruz, grup olarak bilgi veriyoruz. Örneğin; siz insan odaklı bir insansınız, bilgi sizin için çok önemli, iç sesli bir insansınız yani başkalarının ne söylediğinden çok kendi bildiğinizi yapıyorsunuz, inisiyatif kullanabiliyorsunuz, sezgisel bir insansınız yani; sadece mantık yürütmüyorsunuz, bazen sezgilerinize de önem veriyorsunuz, muhakeme yapabiliyorsunuz gibi... Buradan diyoruz ki, “Siz doktor olabilirsiniz.” Çünkü doktor insanlarla ilişkilidir, doktor için bilgi çok önemlidir, sezgisel olmak önemlidir, bütün bunlar bu mesleğe uyabiliyor. Ama cerrah olmaksa; “Bir dakika!” diyoruz. Çünkü sizin nesneyle çok alakanız yok. Bir şeyleri tutmak, dokunmak bunlarla ilgili. Cerrahlık farklı bir el becerisi gerektirir gibi...

- Çok kritik bir konu...
Kesinlikle, mesela ben bir okuldan duyum aldım. Böyle bir analiz yapılmış. Nasıl bir analiz olduğunu bilmiyorum. Bir çocuk geldi ve “Benim okulda mücevher tasarımcısı olacağım çıktı” dedi. Böyle bir şey yok! Böyle birşey çıkaramazsınız, mümkün değil ama diyebilirsiniz ki; “Senin nesnelerle ilişkin kuvvetli dolayısıyla sen birtakım materyal tasarımları yapabilirsin. Ama bunun yanında şunları şunları da yapabilirsin. Yani gruplara ayırıp grupsal seçenekler vermek lazım.

- Çocuğa tek bir seçenek sunmak da sağlıklı değil o halde?
Evet. Tek bir seçeneğe indirmek itici olabilir. Belki mücevher tasarımı onun için hiç çekici değil. Ama nesneyle yapılacak başka bir meslek, belki arkeoloji çok önemli. Bazı insanlar özgür ruhludur. Sabit yerlerde duramazlar, mekanlar çok önemlidir. Böyle bir profil çıktığında dersiniz ki, arkeoloji de senin için bir seçenek olabilir. Bir sürü şey söylenebilir; ama bunları gruplayıp sunmak lazım, tek bir seçenek asla olmamalı.

Röportaj: Yasemin Yılmaz

Bu Yazıyı Sosyal Ağlarda Paylaş :

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Sponsorlar : Yemek Tarifleri | Yemek Tarifi
Copyright © 2013. Bomba Yemek Tarifleri - Tüm Hakları Saklıdır.
Özel tasarım ürünler