Yeni Konular
Çocuk Beslenme Bilgileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çocuk Beslenme Bilgileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Oyun çoçuğunun(1-6 yaş) beslenmesi

Oyun çocukluğu 1-6 yaş arası dönemi kapsar. Aile içerisinde bir birey olmaya başlayan çocuk, sayısız gelişme ve değişim gösterir. Bu gelişim ve değişim sürecinde çocuğun yeme alışkanlıkları da doğrudan veya dolaylı olarak ailenin beslenme alışkanlıklarından etkilenir. Ülkemizin kültürel yapısı da göz önüne alındığında “tombul çocuk = sağlıklı çocuk” önermesinin yaygınlığı, bu dönemde yüksek yağlı, yoğunlukla tahıl içerikli beslenme ile obesite ve erişkin dönem kardiyovasküler hastalıklarına zemin hazırlar. Kendi başına yiyecek temin edemediği bir dönemde olan çocuk, kendine sunulan besinlere tabidir ve yeme alışkanlıklarını geliştirmede anne-babasını ya da bakıcılarını model alacak ve taklit edecektir. Ailelerin beslenme konusunda bilinçlendirilmesi ile oyun çocukluğu dönemi doğru beslenme davranışının kazanılması yönünden avantajlı hale getirilebilir.

Çocuğun büyüme ve gelişimini tamamlayabilmesi ve doğru beslenme modeli oluşturabilmesi için tüm besin grupları yeterli miktarda, uygun pişirme yöntemleri ile öğünlere bölünmüş biçimde sunulmalıdır. Büyüme-gelişme işlevi enerji gerektiren bir süreçtir; bunun yanı sıra küçük çocukların günlük fizik aktiviteleri de fazladır. Sözü edilen sebepler nedeniyle enerji ihtiyacı yüksektir. Oyun çocukluğu döneminde yaş küçüldükçe mide kapasitesi de düşer ve alınması gereken toplam besin miktarı 3 ana 3 ara öğüne bölünmüş şekilde sunulur. Günlük 1-2 g/kg protein alımı yeterlidir. Toplam günlük ihtiyacın %50’si hayvansal kaynaklı proteinlerden sağlanmalıdır. Ciddi tartışma ve araştırmalara rağmen, yağlar beslenmede yüksek kalori kaynağıdır ve yağda eriyen vitaminlerin emilimi için diyet ile yağ tüketimi gereklidir. Dolayısıyla günlük enerjinin %25-30’u yağlardan sağlanmalıdır. Oyun çocuğunun diyetindeki doymuş yağ ve kolesterol süt ve süt ürünlerinden kaynaklanmaktadır. Erişkin dönem kardiovasküler hastalıklara zemin yaratması nedeniyle çocuklar erken yaşlardan itibaren yağı azaltılmış süt ve süt ürünleri ile beslenmelidir. Protein ve yağdan arta kalan enerji karbonhidratlardan sağlanmalı ve büyük çocuklardan farklı olarak günlük kalori ihtiyacının %50-60’ını oluşturmalıdır. Bu karbonhidrat kaynakları şekerleme, bisküvi, çikolata vb. formlarda kullanılmamalı ve ara öğünlere yerleştirilmemelidir.

Bitkisel gıdaların sindirim enzimleri ile parçalanamayan kısmına posa denilmektedir. Sağlıklı sindirim için günlük ortalama 12 gram posa tüketilmesi önerilmekte ve sindirim sistemi hastalıkları ve kolon kanseri gelişimi ile yetersiz posalı beslenme ilişkili bulunmuştur.

Oyun çocuğunun menüsünde, temel besin maddeleri bulunmalı ve günlük enerji, protein, yağ, vitamin ve mineral gereksinimleri karşılanılmalıdır. Menüde bulunması gerekli besin grupları 5 ana grupta incelenmektedir:
1.grup; Et, tavuk, balık, yumurta ve kuru baklagiller bu grupta yer alır. Bu gruptaki besinler iyi kalite protein ve minerallerce zengindir.
2.grup; Süt, yoğurt, peynir, süt ürünleri bu gruptadır. Bu gruptaki besinler kemiklerin, dişlerin gelişimi için gerekli kalsiyum, A vitamini, B vitamini ve iyi kalite protein içermektedir.
3.grup; Ekmek, makarna, pirinç bu gruptadır. Bunlar temel enerji kaynağı besinlerdir.
4.grup; Sebze ve meyve grubudur. C vitamininden zengindir.
5.grup;Şeker ve yağlar bu gruptadır, enerji sağlarlar.

Çocuklara Her Gün Yedirilmesi Gereken Yiyecekler

Çocuğunuzun sağlıklı yemek yemesi için her öğünde alması gereken temel besinler vardır. Birinci grup süt ve süt ürünleridir.

Süt, yoğurt, peynir gibi bu besinler kalsiyum, çinko, iyot, magnezyum, protein, A ve B vitaminlerini içerir. 1 yaşın üzerindeki çocuklara günde 500 ml' den fazla süt verilmemelidir. Bu dönemde az yağlı ( diyet peynir, diyet süt gibi) ürünlerinde kullanılması önerilmez. İkinci grup et, balık ve mercimek, nohut gibi baklagillerdir. Ayrıca yumurtayı da eklemeliyiz.

Bu besinler protein, A ve B vitaminleri, demir, çinko ve lif içerirler. Özellikle demir eksikliğine bağlı kansızlığın önlenmesi için kırmızı etten zengin beslenme bu dönemde çok önemlidir. Sonra Sebze ve meyveler gelir. A ve C vitaminleri, folik asit, demir ve potasyum içerirler. Dördüncü grup ise - Ekmek, patates ve diğer tahıllar (pilav, makarna ve diğer unlu gıdalar..) Bu besinler niasin, tiamin, kalsiyum, demir ve lif içerir.

Beş yaşına kadar bir çocuğa her gün 2 su bardağı süt veya yoğurt verilmelidir. Çünkü bu besinler kemik gelişimi için önemli olan Kalsiyum'un en iyi kaynağıdır. İki kibrit kutusu peynirde de bir bardak sütteki kadar kalsiyum vardır. Vücutta kan yapımında görevli olan Demir'in en iyi kaynağı olan tavuk, balık,yumurta ve kuru baklagillerin bir veya birkaçından en az iki porsiyon bulunmalıdır. Yumurta, düzenli et yiyen çocuklara gün aşırı, diğerlerine her gün verilebilir. Yumurta rafadan veya katı pişmiş olarak sandviç içinde veya omlet şeklinde de tüketilebilir. 1 porsiyon et = 2 köfte veya 3-4 silme yemek kaşığı kuru baklagil ( mercimek, bakla, kuru fasülye ) Meyva ve sebzeler, Vitaminler açısından zengindir, ayrıca kalsiyum ve demir emilimine de yardımcıdır. Bu ya?ta çocuklara 3-4 porsiyon sebze ve meyva verilmelidir. Ancak çocuklar özellikle sebzeler konusunda çok seçicidir. Bu nedenle sebzelerin çorbalar, pilav, makarna, börek ve köfteler içine doğrudan konması veya yine pilav, makarna, köfte yanında ek olarak şeklinde verilmesi sebzelerin daha zevkli ve kolay yenmesin sağlayabilir.
Meyvaların kabuklu olarak yenmesi bu yaş grubunda sık rastlanan kabızlık sorununun önlenmesine yardımcı olur.

1 porsiyon sebze = 5-6 silme yemek kaşığı sebze yemeği
1 porsiyon meyva = 1 orta boy meyva = 3/4 su bardağı meyva suyu

Vücudun esas ENERJİ kaynağı olan ekmek ve diğer unlu nişastalı yiyeceklerden günde en az 6 porsiyon yenmesi gerekmektedir. Belirlenen bu miktarın 3 porsiyon 3 dilim ekmek, diğerleri çorba, pilav, makarna, patates, börek vb. şeklinde verilebilir.

1 porsiyon = 5-6 silme yemek kaşığı pilav / makarna veya 1 dilim ekmek

ÇOCUĞUN ZEKA GELİŞİMİNE KATKISI OLAN GIDALAR

Okul çağındaki yavrunuz her gün bir yığın dersle baş etmek zorunda. Ona bu zorlu dönemde ihtiyacı olan desteği vermenin ilk şartı ise kuşkusuz doğru beslenmesi. Besinler beden gelişimi dışında zeka gelişimi ve dinç bir zihin için de çok önemli. Diyetisyen Müge Başer çocukların zihinlerini açan bazı besinler hakkında anne-babaları aydınlatıyor...

Beyin vücudun en çok beslenmeye ihtiyaç duyan organlarının başında geliyor. Hali hazırda gelişimini devam ettiren bir beyin ise daha da fazlasına ihtiyaç duyar. Okul döneminde çocuğunuzun algılarını açık tutmak ve konsantrasyonunu arttırmak elinizde. İşte mucize besinlerden bazıları:

BALIK
Yağlı balıklar beyin büyümesi ve fonksiyonu için temel öneme sahip olan DHA ve EPA omega-3 yağ asidi kaynağıdır. Beslenmelerinde bu yağ asitleri bol bulunan kişilerin genel yetenek testlerinde daha başarılı oldukları bilinmektedir.

YAĞLI TOHUMLAR
Badem, fındık, ceviz, fıstık gibi yağlı tohumlar içerdikleri omega-3 ve omega-6, magnezyum ve çinko ile beyin gelişiminde ve hafızanın güçlendirilmesinde önemli rol oynarlar.

YUMURTA
Yumurta iyi bir protein kaynağı olduğu gibi, sarısında bulunan kolin bellek gelişiminde önemli bir rol oynar.

RAFİNE OLMAYAN TAHILLAR
Beynin sürekli glukoza gereksinimi vardır. Rafine olmayan tahıllardaki lifler vücutta glukozun salınmasını düzenler. İlaveten sinir sistemini sağlıklı kılan B vitaminleri içerirler. Bulgur, çocuklar için hem besleyici hem de sevdikleri bir tahıl seçeneğidir. Yulaf, hem zengin bir enerji kaynağı olmasının ve bol lif içermesinin yanında sinir sisteminin tam kapasiteyle çalışması için gerekli olan iyi bir E ve B vitamini, potasyum ve çinko kaynağıdır.

ÇİLEK, FRENK ÜZÜMÜ, YABAN MERSİNİ, BÖĞÜRTLEN, AHUDUDU
Bu koyu renkli meyve ailesi yüksek düzeyde antioksidan içerir. Göz, diş eti ve genel sağlık için gerekli A vitamini ve C vitamini içerirler. Çalışmalar belleği güçlendirdiklerini göstermiştir.

BAKLAGİLLER
Protein ve kompleks karbonhidrat artı lif deposu olan baklagiller, bol miktarda vitamin ve mineral içerdiklerinden özellikle öğle yemeğinde yendiklerinde çocuğun zihinsel faaliyetlerinin öğleden sonra yüksek düzeyde kalmasına yardımcı olurlar.

RENKLİ SEBZELER
Domates, bal kabağı, havuç, ıspanak, beyin hücrelerine güç ve sağlık veren antioksidan kaynaklarıdır.

SÜT VE YOĞURT
Süt ürünleri, güçlü kemik ve dişler için gerekli D vitamini ve kalsiyum içermelerinin yanı sıra enzimlerin yapımı için gerekli protein, karbonhidrat ve B vitaminleriyle doludur.

ET
Ette bulunan demir, çocukların okuldaki enerjileri ve konsantrasyonları için temel öneme sahip bir mineraldir. Yağsız et, en iyi emilebilir demir kaynaklarından biridir. Ette ayrıca belleğe yardımcı olan çinko ve bazı B vitaminleri bulunur.

Nörolog Doç. Dr. Serdar Dağ:
“BEYNİ GELİŞTİRMEK İÇİN NASIL BESLENMELİ?”
“Beyin gelişimi anne karnında başlar ve 5 yaşına kadar sürer. Entelektüel gelişimi ise yaşam boyu devam eder. Doğumun ilk yılında beyin için gerekli olan tüm besinler anne sütünde vardır. Daha sonraki dönemlerde başta süt olmak üzere, yumurta, et, balık, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, mevsim meyvelerini tüketmek gerekir. Çocukluk döneminde beyin gelişimi hızlıdır. Saydığım gıdaların eksiksiz alınması; gerekirse vitamin takviyesi yapılması beyni besler, ileriki dönemde yaşam kalitesini arttırır. Fast food türü gıdaların tüketilmesi ise aşırı kilo, vücut direncinde düşme ve hafıza zayıflığına yol açar.

Beyin, kanla beyne götürülen besin maddeleri ile beslenir. Normal koşullarda beynin tek enerji kaynağı şekerdir. Şeker düzeyinin beyinde azalmasına bağlı olarak, şuur kaybından, komaya kadar birçok belirti oluşabilir. Bunun yanında, beyinde şeker düzeyinin artması da tahribata yol açar. Beyni besleyen ve hastalıklardan koruyan besinler ise şunlardır:

B Vitamini: Bu vitamin başlıca et, balık, yağsız süt, yoğurt, muz, yeşil yapraklı sebzeler ve kuru baklagillerde vardır. Bu besinleri makul düzeyde tüketmek önemlidir.

E Vitamini: Havuç, ıspanak, çilek, domates ve koyu yeşil yapraklı sebzelerde, yer fıstığı, bitkisel yağlar ve buğdayda bulunur. Bu vitamin, hafıza ve öğrenme gücünü arttırır.

A Vitamini: Balık yağı, tereyağı, krema, peynir, yumurta sarısı, havuç, patates, brokoli, yeşil yapraklı ve sarı sebzelerde, tahıllarda, kayısıda bulunur.

D Vitamini: Karaciğer, balık, yumurta, tereyağı ve mantarda bulunur. Bu vitaminden vücudumuzun faydalanabilmesi için güneş ışığı gereklidir.

Karbonhidratlar: Unlu mamuller, baklagiller, patates, muz ve elma karbonhidrat bakımından zengin besinlerdir. Beynin enerji kaynağı olan şeker de bu gruptandır.

Proteinler: Vücutta bu vitamin depo edilmez. Özellikle bebeklikten ergenliğe kadar yeterli protein almak gerekir. Yetersiz protein beyin gelişmesini önler, zeka geriliği yapar.

Yağlar: Balık yağlarından Omega-3, bitkisel yağlardan Omega-6 hayati önem taşır. Bu yağlar, alzheimer hastalığına, baş ağrılarına, konsantrasyon bozukluğuna iyi gelir.”

ÇOCUĞUNUZ, ABUR CUBURA ALIŞMAYABİLİR!

Çocuğun başarısı, sağlığı ve gelişimi nasıl beslendiği ile yakından ilgili. Abur cuburlar ise renkli ambalajları, tatları ve eğlenceli şekilleri nedeni ile çocukların ilgi odağı halinde. Televizyon reklamlarının güçlü etkisi ve oyuna daha fazla zaman bırakan kullanımlarıyla, çoğu sağlıksız olan ve bir anda yenen bu besinler çocuklar için büyük tehdit oluşturuyor. Çocuğunuzu abur cuburun tehlikeli dünyasından uzak tutmanız için çok neden var. İşte, bu nedenler ve çözüm yolları...

Birlikte markete gittiğinizde yavrunuz cipsler, bisküviler ve şekerlemelere koşuyorsa dikkatli olma vakti gelmiş demektir. Yalnız abur cuburun içeriğindeki zararlı maddeler değil, çocuğu tehdit eden diğer bir unsur da beslenme şeklidir. Çocuk evde yaptığınız sebze yemeklerinin yüzüne bakmayabilir ya da tam tersi aşırı iştah sorunu yaşayabilir.

Aşırı iştahlı olması da abur cubur alışkanlığı edinmesinde büyük bir etkendir. Annenin tombul çocuk merakı nedeni ile çocuk iştah problemleri yaşayabilir. Çocuk yemek yesin, diye binbir oyunlar yaparak adeta kaşığı ağzına tıkmak veya televizyon karşısında o anlamadan yedirmek ileride çocuğun aşırı iştahlı olmasına, dolayısı ile abur cubura düşkün olmasına neden olabilir.

Araştırmalar, çoğu ailenin çocuklarına, ihtiyaçları olduğunu düşünerek, temel öğünler dışında ek besinler verdiklerini ve bu besinlerin abur-cubur alışkanlığı oluşmasına yol açtığını gösteriyor. Özellikle de anne ve babanın düzenli öğünleri yoksa ve evde abur cubur sık tüketiliyorsa, bu alışkanlık kaçınılmazdır.

Son yıllarda erişkinlerde görülen yaşa ve kiloya bağlı şeker hastalığının oranı (tip 2 diyabet), çocuklarda da hızla artıyor. Ayrıca bu hastalığın öncüsü olan, halk arasında “gizli şeker” denilen “glukoz entoleransı” da şişman çocuklarda daha sık görülüyor.

DENGELİ VE DÜZENLİ BESLENMELİ
Çocuklara bebeklikten itibaren dengeli ve düzenli beslenme alışkanlığı kazandırmak şart. Uzun süre anne sütü ile beslemek (özellikle ilk 6 ay), ek besinlere 6. ayda yavaş yavaş başlamak, her bebeğin kendi metabolizmasına göre yiyeceğini göz önünde bulundurarak ısrarcı olmamak gerekiyor. Yemeklerinde olabildiğince tuz ve şeker kullanmamak ya da çok az kullanmak da önemli bir diğer nokta.

BESLENME ÇANTASI HAZIRLAYIN!
Özellikle 6 yaşından büyük çocukların zamanlarının çoğu okulda geçiyor. Ona okula giderken para vermek yerine, doyurucu bir beslenme çantası hazırlamak yapabileceğiniz pratik önlemlerden sadece biri. Peynir ve çeşitli sebzelerle hazırlayacağınız tam tahıllı ekmekten yapılmış bir sandöviç ve meşrubat yerine; ayran, su ya da taze meyve koymanız beslenme çantasını hazırlarken dikkat edilmesi gereken noktalar.

TELEVİZYON KARŞISINDA ATIŞTIRMAYIN!
Unutmayın, çocuklar sizi örnek alıyor. Siz televizyon karşısına geçtiğinizde kek, börek, pasta, kurabiye gibi kalorisi yüksek besin değeri çok az olan abur cuburları tüketiyorsanız, onun da bunları uygulayacağını aklınızdan çıkarmayın. Televizyon karşısında saatlerce atıştırma veya ayak üstü hızlı yemek yeme en sakıncalı alışkanlıklardır ve “obezite” gibi sonuçlar doğurur.

ABUR CUBUR BESLENME BAŞARISIZ YAPIYOR
Diyetisyen Hatice Mıhoğlu, “Okulda başarılı olabilmeleri için çocukların abur cubur beslenme alışkanlığından kurtarılmaları, düzenli beslenmeleri gerekir” diyor.

“İlköğretim öğrencilerinin gün içinde 3 ana ve 3 ara öğünü düzenli olarak tüketmeleri şart. Bu alışkanlığın kazandırılabilmesi için de çocukların, atıştırma huyundan kurtarılması gerekir. Okul çağında olan çocuklar büyüme ve gelişme süreci içindedir. Bu dönemde çocukların enerji harcaması yetişkinlerden fazladır. Çünkü, büyüme önemli miktarda enerjiyi gerektirir. Bu yüzden çocukların yeterli, dengeli ve düzenli beslenmeleri şarttır.

Dengeli ve yeterli beslenen çocuk, güçlenir ve hastalıklara karşı dirençli olur. Çocuklara bol bol meyve ve sebze yedirilmeli ve bu besinler sevdirilmelidir. Ayrıca, çocuklara ara kahvaltısında süt, meyve veya ayranla birlikte sandöviç şeklinde öğünler verilebilir.”

ABUR CUBURUN ZARARLARI
Bu tür besinler bol kalorilidir, yüksek yağ ve şeker oranı içerir. Bu gıdaların kontrolsüz olarak tüketilmesi ise bozulmuş kan yağları, çocukluk tansiyonu, şişmanlık, bazı vitaminlerin yetersizliğine bağlı vücutta klinik sorunlar, beslenme becerisi kazanmada güçlük ve sağlıklı besini beğenmeme gibi sonuçlar doğurabilir. Tüm bunlara bağlı olarak da vücut direncini düşürerek hastalıklara karşı zayıf olmasına ve geç iyileşmesine yol açar. Yani tüm bu zincire bakarsak, abur cubur tüketen çocuğun gelişimi ve sağlığı her bakımdan tehdit altındadır.


ÇOCUĞUNUZUN ABUR CUBURDAN UZAK DURMASI İÇİN
- Okula giderken para vermek yerine sağlıklı bir beslenme çantası hazırlayın.
- Evde sık sık börek, çörek, kek ve kurabiye yapmayı bırakın. Çok isterse arada bir tam tahıllı ya da kepekli un tercih ederek yapmaya özen gösterin.
- Eve abur cubur almamaya çalışın. Abur cubur yerine sağlıklı kuru meyveler ve fındık, ceviz gibi kuru yemişler alabilirsiniz.
- Çocuk acıktığında el altında bulabileceği önceden yıkanmış meyveleri de tercih edecektir. Bu yüzden meyvelerin hepsini buz dolabında saklamak yerine yenilebilecek kadarını mutfak masasında yıkanmış olarak bulundurmak da meyve tüketimini arttırmak için bir çözüm yoludur.
- Yoğurt, salatalık, havuç ve domates gibi çiğ tüketilebilen sebzeler de ara öğünler için idealdir. Eğer çocuğunuza ara öğün alışkanlığı kazandırırsanız, çok acıkmayacağı için canı abur cubur yemek de istemeyecektir.
- Meyveyi katıyken tüketmeyi fazla sevmiyorsa, bir blendırdan geçirip hafif yoğun bir içecek de hazırlayabilirsiniz.
- Hamburger ve cips gibi besinleri istediğini söylediğinde bunların zararlarından bahsedin. İsterse deneyebileceğini ama sürekli tüketirse onu nelerin beklediğini anlatın. Ya da evde cips yerine daha az yağ ile patates kızartıp, hamburgerinizi kendiniz daha sağlıklı malzemelerle hazırlayın.

ÇOCUĞUNUZU HASTALIKLARDAN SÜTLE KORUYUN

Hastalıkların baş gösterdiği ve vücut direncinin azaldığı kış mevsiminde çocukların günde 1 bardak, yetişkinlerin ise 2 bardak ılık sütle birçok hastalıktan korunacağı belirtiliyor. Uzmanlar, soğuk günlerin en güzel besini sütün bol bol tüketilmesini öneriyor.

Uzman Dr. Hüsnü Yeşil. sütün organizmanın büyüme ve gelişimi için gerekli olan besin öğelerinin tamamına yakınını içerdiğini ve sütün sayılmayacak kadar faydaları olduğunu söylüyor: “Hacettepe Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre 1 bardak süt 5-6 yaşındaki bir çocuğun günlük besin ihtiyacının yarısını karşılıyor. 1 bardak süt, B12 vitamininin yüzde 98'ini, fosforun yüzde 55'ini, kalsiyumun yüzde 52'sini, B2 vitamininin yüzde 44'ünü karşılıyor. Bu çok değerli besinden çocuklarımızı mahrum etmemeliyiz. Yaz aylarında çocuklar dondurma gibi besinlerle sütten faydalanıyor. Ancak kış aylarında dondurma tüketimi azalıyor. Bu bakımdan özellikle bu soğuk kış günlerinde çocuklarımızın iyi ve dengeli beslenmesi ve vücut direncinin artması için mutlaka süt içirmeliyiz. Ilık 1 bardak süt çocuğumuzun besin ihtiyacının neredeyse yarısını karşılıyor. Sade sütü sevmeyen çocukların süt içmesini özendirmek için kakao ve çikolota katılabilir.

BALLI ILIK SÜT ÖKSÜRÜĞE BİREBİR
Kışın çocuklar kolaylıkla hastalanır ve öksürük yaygın bir şekilde görülür. 1 bardak süte 1 tatlı kaşığı bal katılarak verilmesi halinde öksürüğe çok iyi gelir. Yatmadan önce verilen ılık ballı süt öksürüğü kestiği gibi çocukların daha iyi uyumalarını sağlar. Ayrıca sütün içinde bulunan yağ asitleri çocuğun beyin gelişimi için çok önemlidir. Çocuklukta ve gençlikte güçlü kemikler için de süt vazgeçilemez bir besin kaynağıdır. Süt, kışın yine çocukların ağız kenarlarında görülen yaralara da iyi gelir.

ÖNCE SİZ İÇİN
Aileler çocuklarına örnek olmaları bakımından süt içmeliler. Her yaş grubundaki kişiler için sütün büyük faydası var. Anne baba süt içerse çocuk da kolaylıkla süt içer.

Süt yetişkinler için de gereklidir. Obezite ve kronik hastalıklardan korur. Dengeli beslenmeyi sağlar. İlaçların yan tesirini azaltır. Kemiklerin güçlü kalmasını sağlar ve kemik erimesini engeller. Vücut ağırlığını azaltır ve kilo verdirmeyi kolaylaştırır. Yetişkinler en az günde 2 bardak süt tüketmelidir.

ÇOCUĞUNUZU BESİN ZEHİRLENMELERİNDEN KORUYUN

Özellikle yaz aylarında daha sık karşılaşılan besin zehirlenmelerinden çocuğunuzu korumalısınız. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Özgeneci besin zehirlenmelerinin çeşitlerini, belirtilerini, tedavi yollarını ve zehirlenmeye karşı alınabilecek önlemler konusunda bizi aydınlatıyor.

Besin zehirlenmesi mikro-organizmalar ve toksinlerin veya çeşitli kimyasal maddelerle kontamine yiyeceklerin yenmesiyle oluşan ve etkene göre çok değişik belirti ve bulgular gösterebilen bir klinik durumdur.

Son üç gün içinde aynı besin maddelerinden yemiş, birden fazla kişide de benzer belirtiler görüldüğünde besin zehirlenmesi akla gelmelidir. Besinin alınması ile belirtilerin çıkması arasındaki süre etkene göre de değişir.

1-6 SAAT İÇİNDE BAŞLAYAN BULANTI VE KUSMA
Bu kadar kısa sürede çıkan zehirlenmeler genellikle toksinlere bağlıdır ve toksin besin üzerinde sentez edilmiştir. Bu tip besin zehirlenmesinde kusma, ishal, karın ağrısı tipiktir. Ateş genellikle yoktur. Toksin ile sindirim sisteminin etkileşimi ve toksin uyarısının sinirlerle kusma merkezine ulaşması karın ağrısı ve kusmaya neden olur. İshalin ise toksinin ince bağırsaklarda tuz ve su emicinin bozmasıyla oluştuğu düşünülmektedir. Toksinler ısıyla etkisini kaybederler. Toksinler kokusuzdurlar, besin maddesinin görünümünü bozmazlar.
Hangi besinlerde bulunur: Kümes hayvanları, yumurta, pastalar, etler, konserveler, kaynatılmış veya kızartılmış pirinç, tahıllı yiyecekler ve sebzelerde oluşabilir.

8-16 SAAT İÇİNDE BAŞLAYAN KARIN AĞRISI VE İSHAL
Toksin; mikroorgamizmalar tarafından vücutta yapıldığından etkileşim süresi daha uzundur. İshal ve ince karın ağrısı belirgin olup, ateş ve kusma az görülür. Belirtiler 24 saat içinde görülür.

Hangi besinlerde bulunur: Biftek, soslar, konserveler, kümes hayvanları, ısıtılmamıış et.

16- 48 SAAT İÇİNDE BAŞLAYAN KARIN AĞRISI
Bu tip zehirlenmelere hastalığım yayılması nedeniyle, dışkıda kan ve lökosit olabilir. Diğer besin zehirlenmelerinden farklı olarak ateş sık görülür. Belirtiler bir haftada sonlanır.
Hangi besinlerde bulunur: Yazın sık olur. Kümes hayvanları, çikolata, kurutulmuş yiyecekler, süt ürünleri, yumurtada, yeşil salatalık, hamburger, deniz ürünleri ve çiğ sütte bulunur.

16 -72 SAAT İÇİNDE BAŞLAYAN KARIN AĞRISI VE SULU İSHAL
3-4 günde iyileşirler. Bol ishal, karın ağrısı ve kusma olur. Aynı besinden yemeyen ancak yakın temasta bulunan kişilerde hastalığın çıkması tipiktir. Kusma sıktır ve belirtiler 24-48 saatte kaybolur.

18-36 SAAT İÇİNDE BAŞLAYAN BULANTI, KUSMA, İSHAL VE KASILMA
Uygun olarak hazırlanmamış yiyeceklerde oluşur. Kasılmalar ve ağrıdan önce veya birlikte bulantı, kusma, ishal, gibi belirtiler olunca akla gelmelidir. Nörolojik belirtiler geliştiğinde kabızlık görülür.
Hangi besinlerde bulunur: Sebzeler, meyveler, bal, balık, püre, turtalar ve konservelerde bulunur.

KİMYASAL MADDELERE BAĞLI BESİN ZEHİRLENMESİ
Kimyasal maddelere bağlı besin zehirlenmeleri de sık görülür. Bakır, çinko, kalay kadmiyum gibi ağır metallerin besin maddelerine karışmasına bağlı zehirlenmeler olabilir. İnkübasyon süresi; 5-15 dakikadır. Bulantı, kusma ve karın ağrısı gibi belirtiler 2-3 saatte geçer. Böcek öldürücülerde de bu tür zehirlenmeler görülebilir. Balıklar ve deniz ürünlerinde bulunan birtakım kimyasal maddelerin alınmasıyla oluşan zehirlenmelere ülkemizde pek sık rastlanmaz.

TEDAVİ:
Destekleyici tedavi yapılır.
1) Sadece mide ile ilgili belirtiler varsa; antibiyotik gereksizdir.
2) İshal varsa; ağızdan ve/veya damardan sıvı verilir.
3) İshal kesici ilaçlardan kaçınılmalıdır.
4) Temizliğe önem verilmelidir.
5) İshalli kişilerin gıdaları ellememesi gerekir.

NASIL KORUNULUR?
• Besinler hazırlanırken yeteri kadar ısıtılmalıdır.
• Besin pişirildikten sonra bir saat içinde yenmelidir.
• Depolanacak besinler en kısa zamanda soğutulmalı (1-1,5 saatten önce) ve saklanacak yerin sıcaklığı 4°C ‘den az olamalıdır.
• Küçük miktar yiyecekler yeniden ısıtıldığında kaynama noktasına kadar ısıtılmalıdır.
• Mutfak ve depoların temizliği ve uygunluğu sağlanmalıdır.
• Özellikle toplu yemek veren yerlerdeki aşçılar ve personel eğitilmelidir.
• Bozulmuş yiyeceklerin hemen toplanması için piyasa kontrolü yapılmalıdır.
• Salgınlar erken tanımlanarak gerekli önlemler alınmalıdır.
• Pişirildikten sonra besinlerin bozulması önlenmelidir.

ÇOCUKLAR İÇİN BESLENME ÖNERİLERİ

Çocuğunuzu büyütürken, beslenme konusunda soru işaretleriniz varsa, yaşa göre çocuk beslenmesiyle ilgili olarak bilgilerinizi gözden geçirmeye, hatta tazelemeye ne dersiniz?..

DENGELİ VE SAĞLIKLI BESLENME NEDİR?
Çocuklar sağlıklı büyüyebilmek ve sağlıklı kalabilmek için gerekli besinleri ancak değişik yiyecek gruplarından alabilirler. Ne yazık ki, gerekli bütün besinlerin hepsini içinde barındıran tek bir yiyecek yoktur. Yiyecekler; tahıllar, sebze ve meyveler, süt ve süt ürünleri, et ürünleri ve baklagiller, yağ ve şekerler olmak üzere beş gruba ayrılırlar. Ve çocukların dengeli beslenmek için bu grupların hepsinden tüketmeleri gerekir. Tüketirken ise dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, “gıda piramidi”nin en tepesinde bulunan şeker ve yağlardan en az, “gıda piramidi”nin tabanında bulunan tahıl gruplarından ise en fazla tüketilmesi gerektiğidir. Ayrıca, günlük tüketim miktarı fiziksel aktivite gözönünde bulundurularak ayarlanmalıdır. Doğru beslenmede önemli olan “ne kadar” değil, “neyi ne kadar” yediğimizdir. Hedefimiz doymak değil, doğru, yeterli ve sağlıklı beslenmektir. O nedenle de beslenmenin yetişkinler ve çocuklar tarafından, bir görev ve pazarlık konusu değil; stresten uzak, doğal bir eğlence olarak kabul edilmesi, hem yetişkinlerin hem de çocukların hayatını kolaylaştıracağı gibi, sağlıklı beslenme yönünde atılan önemli bir adımdır.

ÇOCUĞA BESLENME EĞİTİMİ VERİRKEN AMAÇ:
• Çocukları farklı besin grubundaki yiyeceklerle tanıştırmak,
• Çocuklarda bazı yiyeceklere karşı oluşabilecek ön yargı ve tepkiyi önlemek,
• Çocukların sağlıklı ve sağlıksız yiyecekleri birbirlerinden ayırt edebilme yetisini geliştirmek,
• Çocuklara sağlıklı olmak ve doğru beslenme alışkanlığı arasındaki ilişkiyi göstermek,
• Çocuklara ileriki yaşlara da taşıyacağı doğru beslenme alışkanlıklarını kazandırmaktır.

YAŞA UYGUN BESLENME
Diyetisyen Hande Ongun:
Çocuğun yaşına, cinsiyetine göre yeterli ve dengeli beslenmesinin en önemli göstergesi çocuğun büyüme ve gelişmesinden anlaşılır. Büyümenin yeterliliği çocuklarda yaşına ve cinsiyetine göre olması gereken vücut ağırlığı ve boy uzunluğunun saptanması ile anlaşılır. Çocuklarda beslenme çocuğun yaşına, cinsiyetine, vücut ağırlığına, fiziksel aktivitesine göre düzenlenmelidir. Sağlıklı beslenme için üç ana, üç ara öğün yemek önemlidir. Büyüme çağında ara öğünlerde süt, ayran, meyve suyu, peynirli sandöviç gibi besinlerin tüketilmesi uygundur. Çocuğunuzun öğünleri enerji ve besin ögeleri açısından yeterli ve dengeli olmalıdır. Aynı öğünde dört temel besin grubundan yiyecekler bulunmalıdır. Çocuğunuzun besinsel ihtiyaçlarını karşılamak için ihtiyacı olan yiyecekleri değişik şekillerde sunabilir veya yemek istemediği yiyecekleri benzer nitelikte olan başka yiyeceklerle değiştirebilirsiniz. Sebze yemeyi reddeden çocuğunuzun beslenme çantasına koyduğunuz sandöviçlerini domates, biber, maydanoz gibi sebzelerle süsleyebilir, börek ve poğaçaların iç malzemesine çeşitli sebzeler ekleyebilirsiniz. Çocuğunuz meyve yemek istemiyorsa meyveli kek, kurabiye veya pastalarla ona meyveleri sevdirebilirsiniz. Süt veya yoğurt sevmeyen çocuğunuza çeşitli meyvelerin püreleriyle meyveli süt , yoğurt veya puding hazırlayabilirsiniz.

İLK 6 AY ANNE SÜTÜ
Dr. Bülent Öztürk-Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı:

Sağlıklı beslenme alışkanlıkları, yaşamın ilk yıllarında kazanılıyor. Yeterli ve dengeli beslenemeyen çocuğun büyüme ve gelişimi istenilen düzeyde gerçekleşmiyor, bağışıklık sistemi etkileniyor ya da obezite gibi problemlerle karşılaşılıyor. Bu noktada her yaş grubu için sözkonusu olan sağlıklı beslenme kriterleri devreye giriyor. Bebek doğduktan sonra ilk 6 ay, anne sütü bebeğin tüm ihtiyaçlarını tek başına karşılayabiliyor. Anne sütü yeterli ise 6. aya kadar ek gıda verilmemesi gerekiyor. Ek gıdalara başlarken ise, tüm ek gıdalar aynı anda kullanılmamalı, tek tek verilmeli. Önce meyve suyu azar azar artırılarak 1. gün 2 tatlı kaşığı 2 öğün, 2. gün 2 çorba kaşığı, 3. gün yarım kahve fincanı, 4. gün tam kahve fincanı miktarında çay kaşığı ile bebeğe verilmelidir. 5. gün aynı tarzda diğer ek gıdaya geçilmelidir. 6. aydan sonra püre kahvaltı, 7. ayda tavuk, balık, et verilebilir. 9. aydan sonra aile ile birlikte masadaki gıdalardan alabilir. İlk 1 yaşta inek sütü, yumurta akı, bal, şeker tuz, çay, katı yağlar, çerez, sakatat önerilmez.

SOFRAYA BİRLİKTE OTURUN
Yrd. Doç. Dr. Sibel Özilgen-Beslenme Uzmanı:

Özellikle yemek sofrasına oturabilmeye başladığı andan itibaren çocukların sofrada ailesiyle birlikte olması öneriliyor. Yemeğin hazırlanmasından, pişirilip sofraya getirilmesine kadar her aşamasında bulunması özgüveninin de artmasını sağlıyor.

Evde ve okulda yemek saatlerini düzenli hale getirmeli, mümkün olduğu kadar öğün atlamamaya ve sofraya birlikte oturup birlikte kalmaya çalışmalıyız. Yemek yerken sakin ve huzurlu bir ortam yaratmalı, kesinlikle televizyon vb. seyretmemeliyiz. Kahvaltı çok önemli bir öğündür, mutlaka kahvaltı etmeye özen göstermeliyiz. Yemeği ceza veya ödül konusu yapmamalıyız. Bir yemeği yedirebilmek için bir başka yiyeceği ödül olarak ortaya koymak; çocukta iyi yiyecek-kötü yiyecek kavramının gelişmesine neden olur. Çocuğu yeni tadlar denemeye teşvik etmeli ama asla zorlamamalıyız. Tatları mümkün olduğunca basit tutmalıyız. Yiyeceklere dokunmalarına izin vermeliyiz. Ona olan sevgimizi tehdit unsuru olarak kullanmamalıyız, yani “Yemeğini yemezsen seni sevmem” gibi cümleler kurmamaya özen göstermeliyiz. Çocuğa yiyebileceği kadar yemeği tabağına kendisinin almasını öğretebiliriz. Doyduğu halde yemeğini bitirmeye zorlamak çocuğun tepki vermesinin yanı sıra, zaman içinde porsiyonların büyümesine de neden olur. Yasaklar cazip kılar, hiçbir yiyeceği yasaklamamalı ancak eve sağlıklı yiyecekleri almaya özen göstermeli ve bunları çocukların ulaşabileceği yerlere koymalıyız. En etkin öğrenme yöntemi aktif katılımdır. Çocuklarımızla birlikte eğlenceli deneyler ve aktiviteler yapabilir, mutfakta bize yardım etmesine izin verebiliriz. Vee bütün bunları zorunluluk olarak değil, hayatın doğal akışı içinde yapmalıyız. Sakin ve sabırlı olmalıyız. Bunun bir süreç olduğunu ve zaman alacağını unutmamalıyız.

2 YAŞINDAN SONRA…
Dr. Gamze Şarbat-Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı:

Çocukluktan erişkinliğe geçinceye kadar büyüme ve gelişme hızı değişkenlik gösterdiği için ihtiyacı olan besin miktarı da buna bağlı olarak değişiyor. 2-5 yaş arasında çocukların ihtiyacı olan besin miktarı da bebeklik zamanlarına göre daha yavaş oluyor. Yılda 7-8 cm uzuyor ve 2-2.5 kg kilo alıyorlar. Gerekli olan enerji de büyüme hızı ve aktivite de yıl içinde değişebiliyor. Dikkat edilmesi gereken tek nokta, besinlerin dengesini kurmaktır. 2 yaşından sonra çocuklar, iki porsiyon et yiyebiler. Bunu, balık, tavuk, yumurta, yarım kap kadar mercimek, fasulye gibi baklagiller ile dönüşümlü olarak değiştirebilirsiniz. Ayrıca, 1/3 kap kuruyemiş ve tohumlar yenebilir. Süt grubunun ise 3 porsiyon alınmasında yarar vardır. Günde çocuğun 300-400 ml. süt grubu besin alması yeterlidir. Bu yaş grubunda sebze meyve de çok önemli olan gıdalar. 200 gram yeşil yapraklı sebze, 150 ml sebze suyu içilebilir. Meyve grubuna gelindiğinde ise; 2 porsiyon meyve önerilir. 150 ml taze sıkılmış meyve suyu ya da 50 gram kadar kuru meyve yiyebilirler. Tahıl grubu ise 6 porsiyon önerilir. 1 dilim ekmek, 1 kap pirinç, 1 kap makarna hepsi bir porsiyon sayılıyor.

SAĞLIKLI BESLENME ALIŞKANLIĞI...
• Çocukların alışveriş, pişirme ve masa başındaki işlere aktif olarak katılmasını sağlayın.
• Öğün saatlerinin düzenli olmasına özen gösterin.
• Besin değeri yüksek, basit öğünlerin hazırlanmasına özen gösterin.
• Çocuklara küçük porsiyonlarda yemek sunup tekrar istemesine izin verin.
• Tatlılar, besleyici değeri yüksek besinler tüketilinceye kadar sofraya getirilmemeli, ancak ödül olarak da sunulmamalı.
• Çocuğun masada rahat oturduğundan emin olun. Anne ve baba olarak olabildiğince sık masaya birlikte oturmaya özen gösterin.
• Çocukların sofrada yeni tatlar denemesini ve uygun davranış gösterdiğinde onları övmeyi alışkanlık haline getirin.
• Okul öncesi eğitim döneminde, öğünlerin yağ, tuz, enerjiden zengin ve sentetik katkı maddeleri içermemesine dikkat edin.
• Şeker ve kafeinden zengin ve ayrıca iskelet sisteminin gelişimini olumsuz etkileyecek fosforik asit katkılı içeceklerin tüketilmemesine özen gösterin.


OKUL KANTİNLERİ SAĞLIKSIZ BESLENME ALIŞKANLIĞI KAZANDIRIYOR
Yapılan araştırmalar, ilköğretim okullarında kız çocuklarının yüzde 55'inin, erkek çocukların ise yüzde 49'unun yağlı ve şekerli yiyecekleri okul kantinlerinden satın aldıklarını gösteriyor. Ayrıca, kızların yüzde 30’unun, erkeklerin de yüzde 32'sinin kantinden aldıkları yiyeceklere ve okul yemekhanesinden yedikleri yiyeceklere tuz, mayonez, ketçap ve ağır salata sosu ekledikleri bilgisi, araştırmaların başka bir sonucu. Okullarda satılan yiyeceklerde hayvansal yağların yüksek oranlarda olduğu, doymuş yağ içerdiği ve yüksek miktarda sodyum, kolesterol bulunduğu da konunun bir diğer boyutu. Dolayısıyla, bu tür yiyeceklerin sık tüketimi koroner kalp hastalıkları ve birçok kronik hastalık için risk faktörü oluşturuyor.
Uzmanlar; okul kantinlerinden beslenmek yerine, ailelerin evlerinde çocukların okula giderken yanlarına alabilecekleri sağlıklı beslenme menüleri hazırlamasını öneriyorlar. Tabii, bu menülerde protein, karbonhidrat ve yağın dengeli olmasına özen gösterilmeli, sebze ve meyve tüketimine ağırlık vermelisiniz. Çocuklarınıza şeker ve yağ içeriği yüksek besinleri tanıtarak, bu besinleri tüketmelerini kısıtlamanız da yararlı olacaktır. Ayrıca, okul kantinleri ve okul çevrelerinde satılan yiyeceklerin denetimlerinin sık aralıklarla yapılması gerekir.

AİLELERE ÖNERİLER
Dr. Neslihan Güngör-Çocuk Endorkrinoloji Uzmanı:
• Çocuğunuzun boy uzaması ve kilo alımı konusunda endişeniz varsa mutlaka doktorunuza danışın.
• Büyümenin düzenli olarak bir büyüme kartı ile izlenmesi önemlidir.
• Çocuklarınızın hayatlarında fiziksel aktivitenin önemli bir yer tutmasına dikkat edin. Mümkün olduğunca fırsatları değerlendirerek, merdivenleri çıkmaya teşvik edin, kısa mesafeleri yürütmeye çalışın. Çocuklarınızı çeşitli spor aktivitelerine teşvik edin.
• Çocukların evde oynayabileceği aktivite alanı yaratın.
• Bilgisayar ve televizyon konusunda dikkatli olun. Çeşitli yaratıcı fikirlerle aktive konusunda çocuklarda uzlaşma yoluna gidin.
• Fast food ağırlıklı beslenmeden mümkün olduğunca uzak durun.
• Meyveyi meyve olarak verin, özellikle şeker katkılı meyve sularının ve şekerli gıda ve içeceklerin tüketimini sınırlandırın.


Kız ve erkeklerde büyüme hızı:
İlk 1 yaşta; yılda 25 cm
1-2 yaş arası; yılda 10-12 cm
2-4 yaş arası; yılda 10-12 cm
4-12 yaş arası yılda 5 cm büyürler.


11 YAŞINDAN SONRA…
Prof. Dr. Benal Büyükgebiz-Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı:

Çocuk veya erişkin fark etmeksizin bütün insanlar günde en az üç öğün yemek yerler. Bu davranış, etnik ve kültürel farklılıklardan etkilenmeyen bir beslenme davranışıdır. Vücudun fizyolojik çalışma koşullarının geliştirdiği evrensel bir uygulamadır.

Çocukluk yaş grubunun başlangıcında (erken bebeklik döneminde) günlük öğün sayısı sıklıkla altı iken bebek büyüdükçe öğün sayısı azalır. Beslenme 1 yaşından sonra üç ana öğün ve iki ara öğün şeklinde sürdürülebilir. Ara öğünler daha sonraki öğünlerde çocuğun iştahını olumsuz etkiliyorsa, çocuk daha isteksiz ve az yiyorsa ara öğün kaldırılabilir. Buna karar verirken önemli olan çocuğun sürdürmekte olduğu büyümeyi temsil eden göstergelerin (vücut ağırlığı ve boy uzunluğu) normal sınırlarda sürdürülüp sürdürülmemesidir.


Çocuklar beslenme özgürlüklerini kazanmaya başlayınca, değişik nedenlerle bazı öğünleri atlama eğilimi gösterirler. Yapılan bilimsel çalışmalar sıklıkla 11 yaşından sonra öğün atlamaya başladıklarını göstermektedir. En sıklıkla atlanan öğün ise kahvaltıdır. Daha sonraki yaş gruplarında öğün atlama daha da sıklaşmaktadır.

Son zamanlarda çocuklar için öğün atlamak yerine daha hızlı yemek yeme de beslenmede bir sorun olmaya başlamıştır. Amaç, TV seyretmek veya bilgisayar oyunu oynamaktır. 13-16 yaşlarındaki ergenler üzerinde yapılan bir araştırmada ergenlerin her hafta en az bir öğünü atladıkları görülmüştür. Bu davranış erkeklerde daha sıklıkla görülmektedir. 9 yaş grubundaki 540 öğrenci üzerinde yapılan bir başka araştırmada ise, şehir yerleşiminde öğün atlama sıklığı daha fazla bulunmuştu.

ÇOCUĞA KAHVALTI YAPMA ALIŞKANLIĞI GEREK!

Kahvaltı çocuklar için de günün en önemli öğünü. Kahvaltı yapmayan çocuklarda şişmanlık riski artıyor, okul başarısı düşüyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Dilara Koçak, konuyla ilgi olarak çarpıcı bilgiler verdi.


Her ebeveyn, çocuğu okula gitmeden önce iyi bir kahvaltı yapsın ister. Ancak çocuklar genellikle; sabahları zor uyandıklarından, sabah saatlerinde iştahsız olduklarından, kahvaltı etmekten çok hoşlanmadıklarından, sabahları okula yetişmek için sınırlı vakit olduğundan kahvaltıyı sıklıkla atlarlar. Oysa, gece boyunca boşalan depoyu doldurmanın tek yolu kahvaltı yapmaktır. Güne iyi bir kahvaltı ile başlamak her yaş grubu birey için çok yararlıdır.

KAHVALTI NEDEN ÖNEMLİDİR?
Kahvaltı, fizyolojik olarak günün en önemli öğünüdür. Çünkü 8-12 saatlik açlık sonrası vücuda ihtiyacı olan enerjiyi sağlayan ilk öğün kahvaltıdır. Vücut bu enerjiyi sağlıklı ve başarılı olmak üzere kullanır. Kan şekeri olarak bilinen glikoz için kahvaltı iyi bir kaynaktır. Glikoz beyin için en önemli enerji kaynağıdır, çünkü beyin herhangi bir enerji deposuna sahip değildir. Beyin fonksiyonları için (okulda veya iş yerinde) fazla oranlarda glikoza ihtiyaç duyulur. Gün boyunca yapılan fiziksel aktiviteler için de kasların sürekli kan glikozuna gereksinimi vardır. Ancak sabah sadece karbonhidrat ve şeker içeren bir besinle güne başlamak doğru olmaz, yanında mutlaka protein de olmalıdır. Sadece glikoz içeren yani şekerli bir besin ile güne başlamak öğlene doğru aşırı acıkmaya, konsantrasyon düşüklüğüne, ve kan şekerinde oynamalara neden olabilir. Oysa, kahvaltıda süt veya peynir gibi bir protein kaynağı olması kan şekerini dengeler.

Araştırmalara göre kahvaltı yapmayan çocuklar genellikle kendilerini sabahları yorgun ve halsiz hissederler. Sabah oluşan açlık; konsantrasyon, öğrenme, problem çözme ve kas koordinasyonunda azalmaya neden olabilir. Kahvaltı yapılmadığı durumlarda derse devam da azalır. Karın ağrıları veya şiddetli açlık ağrıları şikayetleri görülür. Sonuçta, kahvaltı ile okuldaki verimlilik ve psikolojik durum arasında önemli bir bağlantı vardır. Kahvaltı yapan çocuklar;

• Günün ilerleyen saatlerinde daha güçlü ve dayanıklı olurlar.
• Konsantrasyonlarını daha uzun süre etkin seviyede tutabilirler.
• Okulda daha başarılı bir tablo ortaya koyar ve öğrenme zorluğu yaşamazlar.

KAHVALTI VE ÖĞRENME
Çocuklar ve gençler için sabah öğünü çok önemlidir. Çünkü;
• Kahvaltı, çocukları öğrenmenin zorluklarına karşı hazırlar.
• Düzenli kahvaltı yapan çocuklar okulda daha başarılı bir tablo ortaya sergilerler.
• Sabah oluşan açlık konsantrasyon, öğrenme, problem çözme ve kas koordinasyonunda azalmaya neden olabilir.
• Kahvaltı yapılmadığı durumlarda derse devam azalabilir. Çünkü kahvaltı yapmama sonucu oluşan karın ağrıları veya şiddetli açlık ağrıları şikayetleri olur.

KAHVALTININ VAZGEÇİLMEZİ: PEYNİR
Kahvaltıda protein, yağ ve karbonhidrat dengesinin sağlanması önemlidir. Bu şekilde uygun besinlerden oluşan bir kahvaltı tüketildiğinde organizmada sürekli bir enerji üretimi gerçekleşir. Böylece oluşabilecek açlık belirtileri birkaç saat boyunca ertelenir ve kan şekeri düzeyi normal seviyede kalır. Bunu sağlamanın en kolay yolu da kahvaltı sırasında 1 dilim ekmek ve peynir tüketmektir.

Kahvaltıda peynir tüketimi önemlidir. Çünkü peynir de süt gibi iyi bir kalsiyum kaynağıdır. Süt sevmeyen çocuk için peynir, kalsiyum için iyi bir kaynaktır. Kalsiyum kemik ve diş sağlığı için önemli bir mineraldir. Peynirin içeriğindeki kalsiyum insan vücudu tarafından kolaylıkla kullanılabilir. Kalsiyum sinir sisteminin çalışmasında, kalp kası dahil tüm kasların kasılmasında ve kanın pıhtılaşmasında görev alır. Çocukların kemik gelişimi için kalsiyum almaları şarttır.

Kalsiyumun dışında peynir iyi bir fosfor kaynağıdır. Fosfor diş ve kemik yapısı, böbreklerin fonksiyonu, kas ve sinir aktivitesi için alınması gereken diğer bir mineraldir. Kalsiyum ve fosfor beraber çalışarak etkinlik gösterirler. Bu nedenle bu iki mineralin birlikte olduğu peynir iyi bir seçimdir.

Peynir B2, B6 ve B12 vitaminlerince de zengindir. B2 vitamini büyüme, doku yenilenmesi ve enerji metabolizmasında görevlidir. B6 vitamini güçlü bağışıklık sistemi, kanda akyuvar yapımı için gereklidir. Ayrıca vücudumuzda insülinin üretilmesine yardımcı olur. B12 vitamini DNA oluşumu, kan yapımı, folik asidin metabolizmasında kullanılır. Kalp, kanser ve sinir hastalıklarından korunmak içinde gerekli bir vitamindir.

Yağda eriyen A, D, E ve K vitaminleri için de peynir iyi bir kaynaktır.

ARAŞTIRMALAR DİYOR Kİ:
• Genelde okul çocuklarının yüzde 5-30’u zayıf, yüzde 6-27’si ise şişmandır. Her iki durumun tedavisinde de kahvaltı ve dengeli beslenme en önemli noktadır.
• Yapılan çalışmalar, kahvaltı etmeyen çocukların gün içinde daha fazla kalori aldıklarını bu nedenle de mevcut kilolarını korumada başarılı olamadıklarını göstermektedir. Ayrıca yapılan çalışmalarda, bu çocukların vücut kitle indekslerinin daha yüksek olduğu ortaya konmuş, sabah öğününü atlayanlarda obezite gelişme riskinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
• Öğrencilere bakıldığında düzenli kahvaltı etmeyen çocukların sayısı yaklaşık yüzde 14-39, kahvaltısı yetersiz ve dengesiz olanların sayısı ise yaklaşık yüzde 38-63’tür.
• Sabahları kahvaltı ederek okula gelen öğrencilerin özellikle matematik ve okuma gibi derslerde daha yüksek başarı elde ettikleri görülmüştür.
• Amerikan Diyetisyenler Derneği’nin yaptığı bir başka araştırmada ise; kahvaltı eden öğrencilerin okula devamlılıklarının daha iyi olduğu, günlük almaları gereken besin öğelerinin büyük kısmını karşılayabildikleri, düşük kan kolesterolü değerine sahip oldukları ortaya konmuştur.
• Kahvaltı etmeyen çocukların okul başarıları daha düşüktür. Kahvaltı edenlerin ise, gerek akademik performansları, gerekse okuldaki fizik aktivitelere katılımları daha yüksektir. Günlük yaşam enerjileri daha yüksektir. Daha hareketli çocuklardır.
• Yapılan bilimsel çalışmalar, kahvaltı etmeyen çocukların günlük demir ve kalsiyum alımlarının yetersiz olduğunu ve kahvaltı edenlere göre belirgin derecede düşük olduğunu işaret etmektedir. Bu nedenle demir eksikliğine bağlı kansızlık daha sıktır.
• Japonya’da yapılan bir çalışmada ise, kahvaltı yapan çocukların kendilerine güvenlerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu çocukların daha uyumlu oldukları ve sosyal becerilerinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir.

ÇOCUKLAR DAHA ÇOK "PROTEİN" TÜKETMELİ!

Protein yetersizliği en çok 6 ay ile 5 yaş arasındaki çocuklarda görülüyor. Bitkisel protein tüketim oranı yüksek, hayvansal protein kullanım oranı düşük olan ülkemiz için tavuk, hem besleyici bir protein kaynağı, hem de gelir düzeyi düşük aileler için ekonomik bir çözüm. Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu’ndan aldığımız bilgiler, tavuk etinin önemine dikkat çekiyor.


Ülkemizde tahıla dayalı beslenme yaygın, et tüketimi sadece yüzde 3! Tahıl grubu tüketimini takiben ikinci sırada sebze tüketimi geliyor. Günlük enerjinin ortalama yüzde 44’ü sadece ekmekten, yüzde14'ü diğer tahıl ürünlerinden sağlanıyor. Yıllara göre besin tüketim eğilimi incelendiğinde; ekmek, süt-yoğurt, et ve et ürünleri, taze sebze ve meyve tüketimi azalırken; kuru baklagiller, yumurta ve şeker tüketimi ise artıyor. Buna göre gelir düzeyi düşük aileler beslenme gereksinmelerini, halk ekmek satış yerlerinde kuyrukta bekleyerek alabildikleri ekmek, pazarların son saatlerinde ucuzlayan ya da kendi yetiştirdikleri sebze-meyve ve şekerli çayla karşılıyorlar. Protein değeri yüksek besinler ise daha yüksek gelirli aileler tarafından tüketiliyor.

PROTEİNSİZ ÇOCUK KISA KALIYOR!
Sonuçta, kronik beslenme yetersizliğinin bir göstergesi olan yaşlarına göre kısa boylu (bodur) kabul edilen çocukların oranı ilk yaştan itibaren devamlı bir artış gösteriyor. Ülkemizde 24-59 aylık çocukların yaklaşık yüzde 15’i bodur sınıfında yer alıyor. 5 yaşındaki çocukların yaklaşık yüzde 15’i kronik olarak yetersiz beslenmiş ve yüzde 5’i ciddi şekilde bodur. Tüm bu göstergeler, bize, yetersiz ve dengesiz beslenme alışkanlıklarını ve tekrarlayan kronik enfeksiyonların varlığını yansıtıyor.

ÇOCUKLARDA PROTEİN YETERSİZLİĞİ DURUMUNDA:
- Çocuklarda büyüme geriliği, fizik ve zeka gelişiminde duraklama görülür.
- Çocukların kiloları normalin altına düşer.
- Sık tekrarlayan ishaller ve diğer enfeksiyonlar görülür.
- Boya oranla ağırlıkta belirgin azalma gerçekleşir.
- Boya göre ağırlık eksikliği yüzde 10 ve üzeri ise boy kısalığının beslenme bozukluğuna bağlı olması muhtemeldir.

TAVUK EKONOMİK BİR ÇÖZÜM
Dolayısıyla, bitkisel protein tüketim oranı yüksek, hayvansal protein kullanım oranı düşük olan ülkemiz için tavuk, önemli bir protein kaynağı. Çünkü beslenme değerinin yüksekliği yanında kırmızı ete oranla daha ekonomik bir gıda. Ayrıca, tavuk eti yağsız, proteince zengin ve kısa lifli oluşu nedeniyle çiğnenmesi ve hazmı da kolay. Üstelik, tavuk eti yüksek biyolojik değere sahip ve B grubu vitaminleri ve demir bakımından da zengin.

DİYETİSYEN DİLARA KOÇAK:
“ÇOCUK VE PROTEİN İLİŞKİSİ”

“Çocukların büyüme ve gelişmesinde en önemli temel besin ögelerinden biri proteindir. Çocukların yeterli oranda protein alması, erişkinlerdeki gibi sadece dokuların tamiri ve yeniden yapılanması için değil, vücudun büyümesi ve gelişmesi için de gereklidir. Yeterli ve kaliteli protein alınmadığı zaman önce büyüme durur, vücut ağırlığı azalmaya başlar.

Sonra giderek vüudun dürenci azaldığı için hastalıklara yakalanma olasılığı artar; hastalıklar da uzun sürer ve ağır seyreder. Ülkemizde çocuklar maalesef yeterli düzeyde proteini, özellikle de vücutta kulllanım oranı yüksek olan hayvansal protein tüketmiyorlar. Proteinin biyolojik değerinin yüksek olması, vücutta kullanım oranı ile orantılıdır. Biyolojik değeri yüksek olan protein vücutta daha iyi kullanılır.

Proteinler; hücre bölünmesi ve gelişmesi için çok önemlidir, bağışıklık sistemimizi korur ve güçlendirir, metabolizmamızı çalıştırır; kas, kemik ve kan hücrelerini oluşturur; hücrelerin, enzimlerin ve hormonların yapı taşıdır; hücrelerin yenilenmesi için önemlidir. Dolayısıyla, biyolojik değeri yüksek olan yumurta, et, tavuk, balık, süt ve peynir gibi gıdaların yeteri kadar tüketilmesi çocukların sağlığı için elzemdir.”


ÇOCUKLARDA GÜNLÜK PROTEİN İHTİYACI
1-3 yaş çocuklar günde 15-18 gram protein tüketmeli: 1 bardak süt, 1 kibrit kutusu kadar peynir, 2 köfte kadar tavuk, et , balık ile sağlanabilir.

4-6 yaş çocuklar günde 20-25 gram protein tüketmeli: 1-2 bardak süt veya yoğurt, 1 kibrit kutusu kadar peynir, 3 köfte kadar tavuk, et, balık ile sağlanabilir.

7-9 yaş çocuklar günde 26-38 gram protein tüketmeli: 2 bardak süt veya yoğurt, 2 kibrit kutusu kadar peynir, 3-4 köfte kadar tavuk , et, balık ile sağlanabilir.

10-13 yaş erkek çocuklar günde 39-60 gram protein tüketmeli: 3 bardak süt veya yoğurt, 2 kibrit kutusu kadar peynir, 3-4 köfte kadar tavuk, et, balık ile sağlanabilir.

14-18 yaş erkek çocuklar günde 55-70gram protein tüketmeli: 3 bardak süt veya yoğurt, 2 kibrit kutusu kadar peynir, 4-5 köfte kadar tavuk, et, balık ile sağlanabilir.

14-18 yaş kız çocuklar günde 43-66 gram protein tüketmeli: 3 bardak süt veya yoğurt, 2 kibrit kutusu kadar peynir, 3-4 köfte kadar tavuk, et, balık ile sağlanabilir.


BESLENME ANNE KARNINDA BAŞLIYOR
Sosyal eşitsizliklerin beslenmeye etkisi doğum öncesi dönemde başlıyor. İnsanın en önemli organı olan beyin ana rahminde ve doğumu izleyen ilk 2-3 yıl içerisinde gelişiyor. Doğum öncesi dönemde beyin gelişimini etkileyen besin ögelerinin başlıcaları; iyot, demir, çinko, folik asit, B-12, B-6, E ve A vitaminleri ve elzem yağ asitleri. Kadınların gebelik öncesi ve sırasında bu besin öğelerini yeterince alamamaları çocuğun beyin özürlü olarak doğma riskini arttırıyor.

Yetersiz ve dengesiz beslenme ve olumsuz yaşam koşulları yüzünden çocukların yüzde 46’sı zayıf, yüzde 16’sı sık hastalanmakta. Bunların yanında özellikle yüksek gelirli ailelerin çocuklarında her geçen gün şişmanlık ve buna bağlı olarak insülin direnci merkezli metabolik sendrom riski artıyor. Beslenme sorunları açısından riskli grupların biri de yüksek öğrenim gençliği. Öğrencilerin yarıya yakını düzenli kahvaltı etmediği gibi öğle ve akşam yemekleri de yeterli ve dengeli beslenme gereksinmesini karşılayamıyor.

ŞİŞMAN ÇOCUK SAĞLIKLI DEĞİL!

Ülkemizde son 25 yılda çocuk obezitesi 3 kat arttı ve her 6 çocuktan biri obezite sınırında. 10-12 yaş arası erkek çocuklarda obezite riski ise yüzde 35'lerde. Ama, biz aileler gürbüz çocuk sevdasından vazgeçmiyoruz.

Şişmanlık, bir enerji dengesizliği hali. Alınan enerji ile harcanan enerji arasında dengesizlik olduğunda obezite yani şişmanlık görülüyor. Obezite günümüzde sadece yetişkinlerde değil, çocuklarda da sık görülen bir hastalık. Fastfood alışkanlığı, kalorisi fazla içecekler, porsiyonların büyüklüğü, televizyon ve bilgisayar başında harcanan zamanın fazla, fiziksel hareketlerin yetersiz olması çocukluk çağı obezitesinin en önemli nedenleri. Obezite, sadece fiziksel değil, psikolojik olarak da bireyleri olumsuz yönde etkilediği gibi; Tip 2 diyabet, kalp rahatsızlıkları, hipertansiyon, kan lipid tablosu bozuklukları, eklem-iskelet sorunları, uykuda solunum durması gibi ciddi sorunlara yol açıyor.

Araştırmalar, ergenlik çağındaki (10-18 yaş) çocukların yüzde 70'inin eğer kilo veremezlerse erişkinliklerinde de obez olacağını gösteriyor. Bu çocukların, hekim kontrolünde, diyeti ayarlanarak ve fizik aktiviteleri arttırılarak zayıflatılması ve obez olmalarının önlenmesi için yurt dışında uzun yıllardır obezite kampları düzenliyor. Bu kampların ülkemizdeki ilk örneğini ise Acıbadem Sağlık Grubu gerçekleştiriyor. Acıbadem Eğitim ve Sosyal tesislerinde okulların kapanmasıyla birlikte yaz aylarında gerçekleşecek olan "Çocuklar için obezite kampı"'nda 10-15 yaş grubu obez çocukların sağlıklı ve düzenli beslenme alışkanlığı kazanması, fiziksel aktiviteyi yaşam tarzı haline getirmesi ve kontrollü kilo vermesi amaçlanıyor. Konunun ayrıntılarını Acıbadem Hastanesi Çocuk Endokrin ve Ergenlik Bölüm Başkanı Prof. Dr.Atilla Büyükgebiz ile konuştuk…

İnsan neden şişmanlar?
Obezitenin nedeni düşük olarak hormonal kaynaklıdır. Genellikle yemek yemek ile harcanan kalori arasındaki dengesizlikten kaynaklanır. Obezler genellikle hareketleri az olan ve özellikle kilo aldırıcı karbohidrat ve yağdan zengin diyetle ve düzensiz beslenen kişilerdir.

Fakat, troid hastalıklarında, böbreküstü bezi hastalıklarında, insülinin fazla salgılanmasına bağlı olarak ya da genetik hastalık kaynaklı şişmanlık olabilir. Bunlara dikkat edilerek şişmanlığın kaynağının ne olduğunu ayırt etmek gerekir. Sonraki aşamada önemli olan ise, çocuğun kararlı olması ve ailenin de çocuğun diyetine ve hareket etmesine yardımcı olması gerekir. Yapılan çalışmalar, hayatımızın ilk 3 yılında beslenmenin, büyümeden sorumlu en önemli faktör olduğunu gösteriyor. Ondan sonra 5-6 yaşları vücuttaki yağ oranının artmaya başladığı yaşlar oluyor. Bu dönemlerde yaşıtlarından daha kilolu olan çocukların, ilerde obez olma ihtimali daha fazla.

*Annesi ve babası şişman çocukların obez olma riski daha mı yüksek?
Anne ve babası şişman olan çocukların şişman olma olasılığı normal kilolu anne ve babası olan çocuklara göre 2 kat daha fazladır. Bunda genetik yatkınlığın yanında, ailenin yemek yeme ve yaşam tarzı etkindir. Eski ve yanlış bir inanış olan, "Kilolu çocuk sağlıklı çocuktur" fikri artık kesinlikle terk edilmelidir. Genetik kaynaklı şişman çocuklar hayatın ilk yıllarından itibaren şişmandırlar ve ailede de aşırı şişmanlık vardır.

*Ailesinde kilo problemi olan çocukların şişmanlamadan alabileceği önlemler neler?
Araştırmalar anne sütü ile beslenen çocuklarda mama alanlara göre obezitenin daha düşük olduğunu göstermektedir. Benzer bir bağlantı, hamilelik döneminde annenin iyi beslenmesi ile ilgili de kuruluyor. Çocukların aşırı kilolu olmaya eğilimli oldukları dönem ,vücut yağ oranlarının artmaya başladığı 5-6 yaşlarıdır. Bu yaşlarda çocukların vücut kütle indeksi artmaya başlar ve bünyeleri daha fazla yağ dokusu depolamaya başlar. Bu dönemde düzenli beslenmenin sağlanması, cips, şekerli içecekler, mayonez, ketçap gibi kalorisi fazla yiyeceklerden uzak durulması gerekir. Ayrıca yürüyüş, ip atlama gibi düzenli fiziksel aktivitede bulunmalarına özen gösterilmelidir. Hareket, biliyorsunuz, kemik gelişimi için de çok önemlidir.

*Küçüklüğünde zayıf olan çocuklarda da ileride obezite görülebilir mi?
Obezite kişinin aldığı enerji ile yaktığı arasındaki dengesizlik olduğı için, dengesiz beslenme ve aktivite azlığı durumlarında her yaşta ve herkeste obezite görülebilir. Buna rağmen, ebeveynlerin çocukları doğru besleyerek ve onlara fiziksel faaliyet fırsatları vererek çocuklarının sağlık sorunlarının üst üste eklendiği bu tehlikeli yolculuğa hiç çıkmamalarını sağlaması çok önemli.

* Bazı insanlar neden kilo veremezler?
Genetik kaynaklı obezite çok az görülmektedir ve ailede de aşırı kilolular mevcuttur. Bunun dışında herhangi bir endokrin sorunu yoksa ve kişi hayatına diyet ve egzersizi sokmuşsa mutlaka kilo verir, ancak önce kendisinin kilo vermeye kararlı olması gerekir. Her obez önce bir endokrin muayeneden geçmeli, tiroid ve adrenal bezlerden kaynaklanan herhangi hormonal bir sorunu olup olmadığı saptanmalıdır. Eğer hormonal bir sorun varsa, bu sorun giderilmedikçe kilo vermek mümkün olmaz.

*Kilo vermeye çalışırken yapılan yanlışlar neler?
Obezite bir hastalıktır ve mutlaka doktor ve diyetisyen kotrolünde kilo verilmelidir. Gazete ve dergi diyetlerini kontrolsüz uygulamak, özellikle gelişme çağında olan çocuk ve adölesanlar için çok tehlikelidir. Diyet yaparken öğün atlanmamalı ve az ve sık (6 öğün) beslenmeye dikkat edilmelidir. Uzun süren açlıklardan sonra yemek yenmesi insülin salgısını arttıracağından çok tehlikeli olmaktadır.

*"Su içsem yarıyor" diyenlere neler söyleyeceksiniz?
Metabolizmanın yavaş olduğu bazı hastalıklar söz konusudur, en önemlisi de hipotiroididir. Eğer hipotiroidiye bağlı obezite varsa, bu hastalık tedavi edilmeden hasta ne kadar diyet yaparsa yapsın kilo veremez. Enerji alımının fazlalığına bağlı obezler ise, genellikle hareketsiz insanlar olduklarından, bu kişilerin kilo vermesi zordur. Çünkü, obezitenin tedavisinde sadece diyet yapmak yetmez, fiziksel aktivitenin de arttırılması gerekir.

*İnsülinin şişmanlıkta oynadığı rol nedir? İnsülin dengesizliği olan insanlar kilo almamak için neler yapmalı?
İnsülin kandaki glukoz seviyesini düzenleyen hormondur. Glukoz besinlerden alınarak kana karışan basit bir şekerdir. Kandan hücreler kanalıyla alınarak vücut tarafından enerji olarak kullanılır. Kandaki glukoz seviyesinin yükselmesi, pankreasdaki bazı özel hücrelerin insülin salgılamasını sağlar. İnsülin kandaki glukozu çeşitli dokulara taşıyan ve kan şekerinin düşmesine neden olan bir ulak gibi işlev görür. Hücreler insülinin mesajına duyarsız olduğundaki duruma insülin direnci diyoruz. Bu duruma obezlerde sık rastlanır ve diyabet veya metabolik sendrom gibi komplikasyonlara yol açabilir. İnsülin direnci olanlarda komplikasyonların gidişatı, beslenmeye ve fizik faaliyetlere özel dikkat göstererek yavaşlatılabilir ya da geri döndürülebilir. Beslenmeye ve fizik faaliyetlere özel dikkat gösterilerek hastalık riskleri azaltılır, vücut ağırlığının yüzde 5-10'nun kaybedilmesi bile fark yaratabilir. Bazı durumlarda hekim tarafından uygun görülürse ilaç desteği de söz konusu olabilir.


*İnatçı kilolardan kurtulmak isteyenler için önerileriniz neler?

İnatçı kilolardan şikayet edenlerde hormonal veya genetik bir sorun olup olmadığı saptanmalıdır. Eğer varsa, bu yönde tedaviye geçilir. İnatçı kilodan şikayet edenler genellikle hareket azlığı veye uygun olmayan diyetle beslenen kişilerdir. Günde en az 1 saat tempolu yürüme, hafif koşu, ip atlama, merdiven inip çıkma gibi egzersizler öneriyoruz. Ayrıca, öğün atlamamaları gerekir. Az ve sık, yani 6 öğün beslenmeliler. Midede devamlı tokluk hissi olmalı ve öğün miktarlarını azaltarak mide hacmini küçültmeliler. Evde salatalık, marul gibi yeşillikler olmalı ve acıktıkça kalori değerleri çok düşük olan bu besinler tüketilmelidir. Televizyon ve internet karşısında geçirilen zaman azaltılmalıdır. Ayrıca, porsiyon büyüklüğünün genişleyen bel ölçümüzün sorumlularından biri olduğu unutulmamalıdır. Çocukların yuva ve okul yemekleri mutlaka kontrol edilmeli ve okul kantinlerinin fast food yönünden takipleri yapılmalıdır. Okullardaki spor faaliyetleri arttırılmalıdır.

*Türkiye için şişmanlık bir tehdit oluşturuyor mu?
Evet. Eskiden zengin toplumların sorunu olan şişmanlık artık gelişmekte olan toplumların da sorunu. Ülkemizde de gerek çocukluk, gerekse erişkinlik döneminde şişmanlık artık toplum sağlığını tehdit eden ve mutlaka önlem alınması gereken bir hastalık. İlaçlar, işgücü kaybı, tedavi masraflarını da düşünürseniz, hem kişisel hem de ülke ekonomisi için büyük bir olumsuz etken.

ŞİŞMANLIK, OKUL ÖNCESİ YAŞ GRUPLARINDA HIZLA ARTIYOR!

Ülkemizde çocukluk yaş grubundaki 4 çocuktan biri şişman! Erişkin şişmanlığının da büyük bir kısmı ergenlik yaş grubundan miras kalıyor! Büyüme ve İştahsız Çocuk Uzmanı (Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı) Prof. Dr. Benal Büyükgebiz ile çocukluktan itibaren şişmanlığa “dur” diyebilmek üzere, ailelere ışık tutacak bilgiler aldık.


Vücut ağırlığına yansıyan yağ dokusu artışı olarak isimlendirilen obezite (şişmanlık), özellikle son on yıldır bulaşıcı hastalık gibi hızla yayılıyor. Şişmanlığın tedavisinde ve önlenmesinde hedef kitle “okul yaş grubu” olmalıdır! Çünkü ulaşılabilirlikleri kolaydır, eğitilebilirlikleri yüksektir. Ayrıca, şişmanlığın görülme sıklığının hızla artma eğilimi gösterdiği yaş grubudur. Çünkü: Beslenme özgürlükleri artar. Tercihlerini uygulama otonomileri artar. Yemek tercihlerine psiko-sosyal faktörler etkilidir. Ev dışındaki öğün sayısı artar. Öğün atlama eğilimleri artar. Atıştırma eğilimleri artar. Hamburger, pizza, sandviç gibi “fast food” tercihleri artar. Kahvaltı etmeme eğilimleri artar. Meşrubat tüketimleri fazladır. Enerjiden zengin besleyici değeri düşük olan yiyeceklere (cips, patates kızartması, bisküvi, şekerleme, çikolata vb.) eğilimleri artar. Düzensiz beslenmeye başlarlar. Sebze, meyve, süt tüketimleri azalır.

ŞİŞMANLIĞIN TEŞHİSİNDE GEÇ KALIYORUZ!
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre; son on yılda 2-4 yaş grubunda şişmanlık görülme sıklığı yüzde 4’den yüzde 9’a yükselerek iki kat artmıştır. 6-15 yaş grubunda ise üç kat artarak, yüzde 5’den yüzde 16’ya yükselmiştir. Ayrıca biliyoruz ki, ergenlik yaş grubunda obez olanların yüzde 80’i erişkin yaşta da obez olarak yaşamlarına devam ederler. Daha küçük yaş grubunda obez olanların da yüzde 35-50’si daha sonraki yaş gruplarında da obezdirler. Anne-babası şişman olanlar, ailenin tek çocuğu olanlar, tek ebeveyni olanlar, düşük doğum ağırlıklı olarak dünyaya gelmiş olanlar, çocukluk yaş grubunda şişmanlık gelişmesi bakımından daha yüksek risk taşırlar.

ŞİŞMANLIĞI KABULLENMEK ZOR…
Şişmanlığın tanısı için hekim olmak bile gerekmez. Ancak yapılan çalışmalar, anne-babanın çocuklarının şişman olduğu gerçeğini kabullenmekte geç kaldıklarını gösteriyor. Çocuklarının şişman olduğunu fark edenlerin önemli bir kısmı da, bunun zaman içinde kendiliğinden hallolacak bir durum olarak değerlendiriyor.

ERKEK ÇOCUKLAR RİSK ALTINDA!
İstanbul’da yaşayan ve yüksek sosyoekonomik düzeyi temsil eden 20 farklı özel okulda öğrenim görmekte olan 3-17 yaş grubundaki 1669 çocuk (797 kız, 882 erkek) üzerinde yaptığımız araştırmada; obezite görülme sıklığı kız çocuklarda yüzde 14,7, erkek çocuklarda yüzde 18,7 olarak bulundu. Çocukların 314’ünde (yüzde 17,5) ise potansiyel obezite tespit edildi. Obezite sıklığı 10-11,9 yaş grubunda en yüksek bulundu. (14 yaş altında yüzde 25,4 iken 14 yaş ve üzerinde yüzde 13,8). Özellikle 10-11,9 yaş arasındaki erkek çocuklarında obezite sıklığının yüzde 34,4 olması çok dikkat çekicidir. Bu oran, özel okulda okuyan ve 10-12 yaş grubundaki her üç erkek çocuktan birinin şişman olması demek.

ŞİŞMANLIK BİR İŞTAH BOZUKLUĞU!
Çocukluk yaş grubunda şişmanlığın en önemli nedeni beslenmeyle ilgilidir. Çocuklarda şişmanlığın sadece yüzde 1-2’si diğer hormonlar ve genetik nedenlerle ortaya çıkar. Bu nedenle çocukların beslenmesi ve aldıkları enerjiyi kullanmaları şişmanlıkta en önemli nedendir. Kısaca bir çocuk şişman ise, bu aksi ispat edilene kadar beslenmeyle ilgilidir. Altta yatan bir başka neden olma olasılığının irdelenmesi ve araştırılması aileye vakit kaybettirmemelidir. Gerçek kolayca ve en kısa zamanda kabullenilmeli, gerekli tedbirler alınmalıdır.

ÇOCUK, KİLO VERİRKEN BÜYÜYEBİLMELİ!
Amaç, öncelikle çocuğun kilo artışının durdurulması olmalıdır. Özellikle erken çocukluk yaşlarında çocuğun boyu uzadıkça, mevcut kilosu ile dengeleyebilir. Ama, kilo artışı devam ederse bu asla başarılamaz. Şişmanlık her yaş grubunda ve dünyanın her yerinde tedavisi çok zor ve başarısız olan bir hastalık. Tedavide yaklaşım önceliklerinin belirlenmesinde çocuğun yaş grubu, boy uzunluğu, şişmanlığın derecesi çok önemlidir. Çocukların erişkinlerden farklı olduğu unutulmamalı, tedaviden mutlaka bir çocuk doktoru sorumlu olmalıdır. Şişman çocuğun tedavisinde dikkat edilecek en önemli konu; çocuk kilo verirken büyümeye de devam etmesidir.

Çocuklar İçin Faydalı Besinler

Somon balığı:
Beyin için en yararlı deniz ürünlerindendir. Beyin hücrelerinin gelişimini sağlayan Omega-3 içerir. Haftada bir kez yenmesi tavsiye edilir.

Morina balığı:
Morina balığı, vücut için gerekli iyot alımını sağlar ve IQ'yu yükseltir.

Sığır eti:
Kızlar ergenlik yaşlarında demir eksikliği yaşayabilir. Bu da derslerde konsantrasyon eksikliği ve yorgunluk yaratır. Haftada en az iki kez 140 gram sığır eti yenmeli.

Yumurta:
İçindeki kolin maddesi, çocukların beyin hücrelerini yeniler, güçlendirir. Hafızayı güçlendirir, daha hızlı öğrenmeyi sağlar.

Ay çekirdeği:
Sınav için dersleri tekrar ederken bir avuç çekirdek yemek çocukların sinirlerini yatıştırır. Ayrıca kasların gevşemesini sağlayan magnezyum sayesinde iyi bir uyku sağlar.

Yulaf:
Vücuda yavaş yavaş ama iyi bir enerji sağlar. Her gün kahvaltıda yemeye dikkat edin.

Yaban mersini:
Çilekle birlikte hafızayı güçlendirir ve öğrenme kapasitesini artırır.

Barbunya:
Besinden alınan B1 vitamini eksik olursa, hafızanın normalden daha zayıf olmasına neden olur. Haftada 2-3 kez yenmelidir.

Bezelye:
Ergenlik döneminde yaşanan anksiyeteyi yok edecek B1 ve B3 vitaminlerini içerir. Haftada en az iki ya da üç tabak alınmalıdır.

Su:
Beynin ideal şartlarda çalışması için su oranı yeterli olmalıdır. Günde 6-8 bardak su içilmelidir.

Bebeklerde Demir Eksikliği - Yaşa Göre Kan Değerleri

Anne karnındaki bebeğin alyuvarları farklıdır. Bu alyuvarların içerdikleri hemoglobin çeşidi, fetal hemoglobindir. (HbF)Yenidoğan bebeğin, anne karnındaki alyuvarlardan farklı alyuvarlara ihtiyacı vardır. Onun için doğar doğmaz bebeğin kanındaki alyuvarlar hızla yıkılmaya başlar ve yerine yeni hemoglobin (HbA) içeren alyuvarlar yapılır. Ancak, yıkılan alyuvarlardan bol miktarda sarılık maddesi(biluribin) üretilir.Normalde biluribin karaciğerde işlenerek vücuttan atılacak hale getirilir. Bu kadar fazla üretilen biluribin bebeğin karaciğer kapasitesini aşar ve bebeğin kanında ve dokularında birikmeye başlar ve fizyolojik sarılık ortaya çıkar.
Diğer yandan yenidoğan bebekte, kan yapım hızı anne karnındakine göre oldukça yavaştır. Doğumu izleyen ilk birkaç gün içinde hemoglobin ve alyuvar yapım hızı süratle düşer. Kan yapım hızının düşük, ve alyuvarların yaşam süresinin kısmen kısa oluşu sonucu yaklaşık ikinci ayda hemoglobin değerleri en düşük düzeye ulaşır. (ortalama % 11 gr) bundan sonra yapım hızı artarak üçüncü ayda tekrar yükselir.
Çocuklarda yaşa göre normal ortalama kan değerleri:

Yaş Hemoglobin Hemotokrit
(gr/dl) (%)

kordon kanı 16.8 55
1.gün 18.4 58
1.hafta 17 53
2.hafta 16.8 50
2.ay 13.3 38.9
3.ay 12.5 37
4.ay 12.4 36.5
6.ay 12.3 36.2
8.ay 12.1 35.8
10.ay 11.9 35.5
1 yaş 11.6 35.2
2 yaş 11.7 35.5
4 yaş 12.6 37.1
6 yaş 12.7 37.9
8 yaş 12.9 38.9
10-12 yaş 13 39

Erişkin
Erkek 16 47
Kadın 14 42

Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre demir eksikliği dünyada en sık rastlanan beslen*me sorunudur. Demir eksikliğinin fiziksel, davranış, psikolojik ve zeka gelişimi üzerine olumsuz etkileri vardır.

Dünya nüfusunun yarısı demir eksikliğinden etkilenmiştir. Dörtte birinde demir eksikliğine bağlı kansızlık sorunu vardır. Ülkemiz 0-1 yaş çocuklarının yarısında, okul çocuklarının üçte birine demir eksikliğine bağlı kansızlık görülmektedir. Gebe ve loğusalık dönemindeki kadınlarımızdın yarısından fazlasında demir eksikliği ve kansızlık sorunu bulunmaktadır.
Besinlerle yeterli demir ihtiyacının karşılanmaması, hızlı büyüme dönemlerinde artan demir ihtiyacı (süt çocukluğu, ergenlik dönemi), gebelik döneminde artan demir gereksinimi, sindirim sisteminde e milim ile ilgili sorunlar demir eksikliğinin başlıca nedenleridir.
Hemoglobin yapımı için yeterli demir bulunmayışıyla ortaya çıkan anemi süt çocukluğu ve çocukluk çağında en sık görülen kan hastalığıdır. Yenidoğan bebeğin vücudunda yaklaşık 0.5 gram, erişkinin vücudunda ise 5 gram demir mevcuttur. Aradaki 4.5 gramlık farkı kapatmak için hayatın ilk 15 yılında her gün ortalama 0.8 mg demir emilimi gerektirir. Bu büyüme gereksinimine ek olarak günlük demir kaybını karşılamak üzere az bir miktar daha alınmalıdır. Böylece çocukluk çağında her gün 0.8-1.5 mg demir emilmeli, diyetteki demirlerin yaklaşık % 10’u emildiği için günlük diyet 8-15 gr demir içermelidir.

Yenidoğanda demirin büyük kısmı alyuvarların içindeki hemoglobinin yapısında bulunur. Doğumda bebeğin vücudundaki toplam demir miktarı ortalama 75 mg/kg’dır. Erken doğmuş bebeklerde, düşük doğum tartısıyla doğmuş bebeklerde demir depoları azdır.
İlk iki-üç ayda yenidoğanın yüksek hemoglobin düzeyleri hızla azalırken, açığa çıkan demir depolarda toplanır. Zamanında doğan sağlıklı bebeklerde depolardaki demir ilk 5-6 ay kan yapımı için yeterlidir. Bebeklerin doğum ağırlığı yaklaşık iki katına çıktığı zaman artık demir depoları tükenmiştir. Düşük doğum ağırlığı ile doğmuş olan bebeklerde depolar daha da erken tükenir ve diyetteki demir büyük önem kazanır. Yenidoğan ve süt çocuğunun temel besini anne sütüdür. Anne sütünün önemli bir üstünlüğü vardır. Çünkü içinde bulunan demirin % 50’si emilir. Anne sütündeki demir miktarı 0.5-1.5 mg/lt. dir. Annesinden bir litre süt emen bir çocuk günde 0.8 mg emilen demire sahip olur. Altıncı aydan itibaren ek gıda ile beslenmeyen çocuklara demir verilmesi uygundur. Demir eksikliğinin en sık görüldüğü dönem hayatın 6-24. ayları arasıdır.

Solukluk önemli bir tanı kriteridir.
Anemi, uzun vadede beynin algılama fonksiyonunu, öğrenmeyi ve zekayı olumsuz yönde etkiler.Ergenlik yaşındaki çocuklarda demir eksikliği; dikkatsizlik, konsantrasyon güçlüğü, okulda başarısızlık nedeni olabilir.

Baş dönmesi, baş ağrısı, solukluk, kırılgan ve düz tırnaklar, iştahsızlık, çarpıntı başlıca bulgularıdır. Durgunluk, sinirli*lik, sık enfeksiyonlar rastlanan diğer belirtilerdir.

Süt çocukları ilk 6 ay tek başına anne sütü ile beslenmelidir. Daha sonraki aylarda bebek yeterince ek besini kabul etmiyorsa ve sadece süt ağırlıklı besleniyorsa 1mg/kg/gün demir verilmelidir. Altı aylıktan sonra ek besinler verilmeye başlanmalı bu besinler içinde yumurta, karaciğer, et, yeşil sebze,meyve gibi demirden zengin yiyecekler bulunmalıdır. Mümkünse demirle zenginleştirilmiş hazır unlu mamalar verilebilir. Günümüzde artık her markette bu mamalar satılmaktadır ve eskiye göre oldukça ucuzlamıştır. Çocuğun diyetinde demir emilimini kolaylaştıran limon, portakal, domates gibi C vitamininden zengin besinler de bulunmalı, demir emilimini azaltan çay verilmemelidir.

Uygun beslenmesi konusunda kuşku duyulan iştahsızlık, ağırlık artışında yetersizlik saptanan süt çocuğuna 1 mg/kg/gün demir verilmelidir.
Erken ya da düşük doğum ağırlıklı olarak doğmuş bebeklere koruyucu olarak 2-4 mg/kg/gün demir verilmesi gerekir.

Okula giden çocuklar açısından kahvaltı önemli

Çocuğunuz okula aç gittiyse mecburen kendini ilk ders arasında okul kantininde bulacaktır. Okul çocuklarında yapılan araştırmalar çocukların büyük çoğunluğunun kahvaltı etmeden okula gittiklerini göstermektedir. Başlıca nedenler arasında, çocuğun canının kahvaltı yapmayı istememesi ve özellikle kahvaltı etme alışkanlığı olmayan annenin çocuğa da bu alışkanlığı kazandıramaması ya da çocuğun sabah erken kalkamaması yer almaktadır. Eğer, çocuğunuz akşamları düzenli olarak uyku saatini netleştiremiyorsa, erken yatmayı alışkanlık haline getiremiyorsa, sabah uyanmakta güçlük çekecektir ve okula yetişebilmek için kahvaltıdan vazgeçecektir. Oysaki tüm gece süren açlık sonrası yeni bir günün başlangıcında, çocuğunuzun güne hazırlanabilmesi için mutlaka kahvaltı etmelidir. Aksi takdirde çocuğunuz kendini güçsüz hisseder, başı döner, yeterli enerji oluşmadığı için zihinsel faaliyetleri de özellikle dikkat eksikliği oluşur, çalışma ve öğrenme yeteneği azalır. Bu da okuldaki başarısını olumsuz etkiler. Sağlıklı beslenme için üç öğünü düzenli tüketmek çok önemlidir. Büyüme çağındaki çocuğunuz ara öğünlerde süt, ayran, meyve suyu, peynirli ekmek gibi besinleri tüketmelidir.

Beslenme bozuklukları ve sorunlar

Yapılan araştırmalarda çocukların okulda hamburger, tost, kola, çikolata, cips, simit, çubuk kraker, kek gibi yiyecekleri çok sık tükettikleri saptanmıştır. Ülkemizde bulunan bu yaş grubundaki 13,5 milyon çocuğun % 16’sında beslenme bozukluğu görülmektedir. Buna bağlı olarak çocuklarda;

- Vitamin yetersizliği,

- Diş çürükleri,

- Bağırsak parazitleri,

- Demir yetersizliğine bağlı kansızlık,

- Gelişim geriliği ve kısa boyluluk,

- İştahsızlık ve zayıflık,

- Dikkat süresinin azalması ve algılama sorunu,

- Öğrenmede güçlük,

- Okulda devamsızlık,

- Aşırı enerji alımı ve yetersiz hareket nedeniyle oluşan şişmanlık gibi birçok sağlık sorunu görülmektedir.

İlkokul çağındaki çocukların beslenmesi yaşına, boyuna, kilosuna, cinsiyetine ve fiziksel aktivitesine göre değişkenlik göstermektedir.

Örnek menü

Kahvaltı: 1 su bardağı süt, beyaz peynir, 1 adet haşlanmış yumurta, 3–5 adet zeytin veya 1 su bardağı sıkılmış meyve suyu kaşarlı tost, 1–2 bıçak ucu tereyağı, bir ekmek kaşığı pekmez ve ekmek veya 1 su bardağı süt içine kahvaltı gevreği.

Ara: Bir orta boy meyve.

Öğle: Sandviç ekmeğinin arasına, peynir ya da köfte veya tavuk ve yeşillik ya da domates ilave edilerek yapılmış bir sandviç. (Ancak, havaların çok sıcak olduğu dönemlerde köfte ya da tavuktan vazgeçin.) Bir adet ayran.

Ara: 1 orta boy meyve.

Akşam: Etli sebze yemeği (Eğer, öğlenin sandviçi etsiz yapılmak zorunda kalınmışsa akşam öğününe et ilave edelim.) Pilav ya da makarna, salata ve bir küçük kase yoğurt.

Gece: 1 su bardağı süt.

İlkokul çağında beslenme

Çocuğunuz ilk kez ciddi anlamda okula başladığı dönemde sizden ayrılır ve çevresiyle iletişime geçer. Bu nedenle yanlış beslenme alışkanlığı okul çağından itibaren başlar.

Beslenme alışkanlığınız, okul dönemindeki çocuğunuzun da alışkanlığını etkilemektedir. Okulda beslenme konusunda kontrolsüz olan çocuğunuz, “eğer çalışan bir anneyseniz” eve geldiğinde, yiyecek hazırlamayla karşı karşıya kalacak ve yanlış beslenme alışkanlıkları edinecektir.

Yüksek yağ içerikli öğünler, büyüyen porsiyonlar, yetersiz posa tüketimi, saflaştırılmış besinler, basit şeker kullanımı gibi nedenlerden dolayı sağlıksız nesiller yetişmektedir. Gelişmiş ülkelerdeki ölümlerin, koroner kalp hastalıkları, ateroskleroz, bazı kanser tipleri, serebrovasküler hastalıklar, diabetes mellitus gibi hastalıklara bağlı olması ve bu hastalıkların çoğunun başlangıcının, çocukluk dönemindeki yanlış beslenme alışkanlıklarıyla ilişkili olduğu saptanmıştır. Bu nedenle beslenme ve yeme alışkanlıkları için, çocuğunuza yol gösterici olmalı ve beslenmesinde diyetinin yeterli olup olmadığını bir uzman yönetiminde takip etmelisiniz.

Okul, yemekhanesinde verdiği tabldotları ve çocuğunuzun erişebileceği yiyeceklerin uygunluğunu kontrol etmeli ve ona, uygun yiyeceği seçmesi konusunda yardımcı olmalıdır. Bunun için her okulda mönüler, beslenme ve diyet uzmanlarınca yapılmalı, okul idaresi de aileyi bu konuda bilgilendirmelidir. Bununla birlikte çocuğunuza verdiğiniz yiyecekler konusunda okula bilgi vermelisiniz.

Çocuğunuzun ne kadar miktarda ve hangi tür besine ihtiyacı olduğunu bilmemesi, düzensiz besin alımı, yanlış besin seçimi, besinlerin hazırlanması, pişirilmesi ve saklanmasında hatalı uygulamalar, okullarda verilen ve yenilen besinlerin uygun olmayışı beslenme sorunlarının oluşmasına neden olmaktadır.

Okul çocuğunda beslenmenin önemi

Çocuk doktorunuzla birlikte, ilk dönemde itinayla takip ettiğiniz beslenme seçimi, okul dönemi başladıktan sonra atlanabiliyor. Oysaki çocuğunuzun, büyüme ve gelişmesi ilkokul çağında oldukça hızlı olur. Bu çağda, sağlıkla ilgili çok önemli temeller atılmaya devam etmekte ve yaşam boyu sürecek olan davranışların büyük ölçüde şekillendiği bir döneme girilmektedir.

Okul, çocuğunuzun en üst düzeyde psikolojik, biyolojik ve kültür değişimini sağlayan sistemlerin başında gelir. Diyetisyen.Funda Göçer Tuzgöl: “Çocuklarda 6–12 yaş ilkokul dönemini içermekte ve nüfusumuzun %16,8’ini 6–12 yaş arası çocuklar oluşturmaktadır.” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor. “Çocuğunuzdaki bu hızlı büyümeyi sağlayabilmeniz için gerekli enerji, protein, vitamin, mineral ve diğer besin öğelerinin, yeterli ve dengeli bir beslenme planı oluşturarak sağlamalısınız.”

Beslenme eğitimine ne kadar erken başlarsanız, çocuğunuzun gelişimi, zekâ düzeyi ve bağışıklık sistemi de o denli güçlü çalışır. Yetersiz ve dengesiz beslenen çocuğunuz hastalıklara karşı dirençsiz olur, sık hastalanır ve bu yüzden okul başarısı da düşer. Bu nedenle okul başarısını arttırmak, gelecek nesillerin daha güçlü ve sağlıklı olmalarına temel hazırlamak için çocuğunuzun beslenmesine önem vermelisiniz.

Okul Çocuğunun Beslenmesinin Özellikleri

Çocuğunuzun beslenmesini, yaşına, cinsiyetine, vücut ağırlığına, fiziksel aktivitesine göre düzenlemelisiniz. Okul çağı, çocuğunuzun toplum yaşamına ilk kez bilinçli olarak girdiği bir dönemdir. Okul öncesi dönemde çocuğunuzun beslenme alışkanlıklarını düzenlemek sizin elinizde, ancak ilkokul çağına geldiğinde ise daha çok arkadaşları, izlediği reklamlar ve öğretmenleri etkilemektedir. Özellikle de annenin çalıştığı durumlarda, çocuklar okul çıkışı çevrede bulunan satıcılardan simit, sandviç, pamuk helva, tatlı, patlamış mısır gibi yiyecekler alarak veya evde kendi kendine gelişi güzel yiyecek hazırlama sonucu yanlış beslenme alışkanlıkları edinmektedir. Oysaki çocuğunuz siz evde yokken, kendisine daha önceden hazırlamış olduğunuz yemekleri yemesinin çok daha doğru olduğu kuralına uymasının şart olduğunu bilmesini sağlamanız, yanlış yiyeceklere yönelmesini engelleyecektir. Eğer çocuğunuz gelişimi ve harcadığı enerjiyi karşılayabilmesi için, yeteri kadar beslenmiyorsa saydığımız bu yanlış besinlere yönelmesi kaçınılmaz olur. Bu nedenle okulla bir bütün olarak rol almalısınız. Çocuğunuzun beslenmesinin yeterli olup olmadığını uzman kişiler tarafından mutlaka takip etmelisiniz.

Fast food ürünlerin zararları

Bazen çocuğunuzu sevindirmek ya da mükafatlandırmak için tercih ettiğiniz fast food ürünlerin sağlık üzerine birçok olumsuz etkileri vardır. Bunlar;

1. Fast food ürünlerindeki yağın çoğu hayvansal kaynaklı olup, çoğunlukla doymuş yağ asidi içerir. Yağdan gelen enerjinin artması, başta koroner kalp hastalıkları ve kanser olmak üzere birçok kronik hastalıklara yakalanması için risk faktörü oluşturur.

2. Hızlı hazır yiyeceklerin posa içeriği düşüktür. Diyet posasının yetersizliği ise kolon, rektum kanser riskini artırır.

3. Fast food restoranlarda tüketilen besinler, A vitamini, C vitamini ve kalsiyum yönünden yetersizdir. Bilindiği gibi C vitamini, A vitamini ve ön öğesi olan karotenoidlerin düşük düzeylerde alınımı, bağışıklık sisteminizin yetersizliğine, kardiovasküler hastalıklara ve katarakt riskinizin artmasına neden olur.

4. Derin yağda kızartma yöntemi fast food restoranlarda sıkça kullanılmaktadır. Bu yağlar 10–12 saat kullanılmaları nedeniyle, kimyasal ve fiziksel değişikliklere uğramakta ve çabuk bozulmaktadır. Kızartma sırasında E vitamini kaybı oluşmakta, proteinli besinlerin yanması ile de kanser yapıcı nitroz bileşiklerinin oluşumu artmaktadır. Yağda kızartılmış yiyecekleri sık ve sürekli tüketilmesi, kardiyovasküler ve sindirim sistemi hastalıkları ile kansere yakalanma riskini artırır.

5. Fast food beslenme şeklinde kolalı içecekler, çay ve kahve sıklıkla tüketilmelidir. Aşırı kafein alımınız sinirlilik, huzursuzluk, uykusuzluk ve kan basıncınızda yükselme gibi durumlara neden olur. Ayrıca, bu tür içecekleri fazla miktarda tüketmek, bu içeceklerin içerisinde bulunan tanelerin, besinlerde bulunan demiri bağlamasına ve vücuttaki demir emilmesinin azalmasına neden olur.

6. Fast food menüler bileşiminde görünür tuzun dışında da yüksek miktarda sodyum bulunduğundan dolayı yüksek kan basıncının oluşmasına katkıda bulunurlar. Aşırı sodyum alımı hipertansiyon, mide kanseri ve osteoporoz riskini artırır.

7. Ayak üstü beslenmede yiyeceklere renklendiriciler, aroma artırıcı maddeler, tatlandırıcılar, antimikrobiyal maddeler ve bunun gibi katkı maddeleri eklenmektedir. Bu katkı maddelerinin uygun kullanılmaması ve bu maddeleri içeren fast food ürünlerini sık tüketmek uzun dönemde kansere yakalanma riskini artırır.

Cezbeden lezzetlerine rağmen, özellikle gelişme çağındaki çocuğunuzun bu tür yiyecekleri tüketmesi kesinlikle uygun değildir.

Çocuğumun beslenme çantasında neler olmalı?

Bu güne kadar evde ve genelde sizin yanınızda beslenen çocuğunuz artık gününün önemli kısmını okulda geçirmeye başladı. Bir anne/ baba olarak okul yaşantısı ile ilgili olduğu kadar beslenmesi ile ilgili de kaygı duyuyor olabilirsiniz. Çocuğunuzu okula, uygun özelliklerde ve uygun besinlerle doldurulmuş bir beslenme çantası ile yollamanız kaygılarınızı dindirmenizi sağlayabilir. Çünkü sağlıklı bir beslenme çantası, çocuğunuzun sağlıklı bir büyüme ve gelişme sağlayabilmesi için önemli bir anahtardır.

İçine koyduğunuz yiyecekler kadar önemli bir konu, kullandığınız beslenme çantasının özellikleridir. Yalıtılmış bir beslenme çantası kullanmak ve sıcak havalarda beslenme çantasının kenarlarına plastik buz kalıpları yerleştirmek önemlidir. Çünkü süt, peynir, yumurta ve et gibi besinlerin oda sıcaklığında uzun süre saklanması uygun değildir ve sağlığa zarar veren bakterilerin oluşmasına imkân tanır.

Çocuğunuza beslenme çantasını serin ve güneşten uzak bir yerde saklaması gerektiğini öğretmelisiniz. Güneş altında saklanan bir beslenme çantası hem çocuğunuzun sağlığını tehdit eder, hem de içinde bulunan yiyeceklerin tadını bozacağı için çocuğunuzun açıkta satılan besinlere yönelmesine neden olabilir.

Sağlıklı bir beslenme çantası hazırlamanın en kolay yolu, içine bütün besin gruplarından bir çeşit besin yerleştirmektir.

Beslenme çantasında sıkça bulunması gereken bir grup, süt ve süt ürünleridir. Çocuğunuzun çantasında UHT sütlerin yer alması daha uygundur çünkü bu sütler kutuları açılmadığı müddetçe oda sıcaklığında da güvenle saklanabilirler. Sütün menüde bulunmadığı günlerde küçük paket yoğurtlar veya kutu ayranlar beslenme çantasında yer almalıdır. Sandviçlerin içine konulan peynir çeşitlerinin de süt ve süt ürünleri grubunda olduğunu hatırlatalım…

İkinci besin grubu ise et ve et ürünleridir. Oda sıcaklığında saklanması en zor olan besin grubu budur. Bu sebeple, beslenme çantasına konulan bu tür besinlerin uzun süre bekletilmeden tüketilmesi gerekmektedir. Beslenme çantalarında en sık yer alan et ürünü yumurtadır. Yumurtanın çocuğunuza yararlı olmasını istiyorsanız, yumurtasını 12 dakika haşlamalısınız. Çünkü bu yöntem ile pişirilen yumurtanın besin değeri, diğer yöntemler ile pişen yumurtalara göre daha fazladır. Et ürünlerinden salam, sosis, sucuk ve bunlara benzer besinlere beslenme çantasında yer verilmemesi idealdir fakat çocuğunuz bunları tüketmek istiyorsa haftada bir kez yer verilebilir. Yağda kızartma yerine ızgarada pişirilmiş olanların veya böreklerin içine eklenenlerin çantada yer alması daha idealdir.

Üçüncü besin grubu ise tahıl ve tahıl ürünleridir. Beslenme çantasında en sık yer alan tahıl ürünü ekmektir. Ekmeğin dışında, çocuğun menüden sıkılıp dışarıda satılan besinlere yönelmemesi için bir dilim kek, bir-iki parça börekte çantasına konulabilir. Patates salatası veya pirinç pilavı gibi besinlerin beslenme çantasında yer almaması daha uygundur. Çünkü bu tür besinlerin oda sıcaklığında bekletilmesi sağlıklı değildir.

Dördüncü besin grubu da, sebze ve meyvelerden oluşmaktadır. Çocuğunuzun vitamin ihtiyacını karşılaması için, bu tür besinlerin mutlaka beslenme çantasında yer alması gerekmektedir. Sandviçin içine domates, salata veya tatlı yeşilbiber dilimleri eklemek, ya da patatesli börek yerine sebzeli böreği tercih etmek, çocuklar için daha uygun olacaktır. Beslenme çantasında her gün bir meyve bulunmalıdır. Yemekten sonra meyve tüketemeyecekse bile, teneffüs aralarında açlık hissettiğinde açlığını dindirmenin en sağlıklı yolu meyve tüketimidir. Meyve ve sebzelerin doğrandıktan sonra bekletilmesi vitamin kayıplarına yol açtığından dolayı, beslenme çantalarına konulacak sebze ve meyvelerin mümkün olduğunca tek parça olarak konulması daha uygundur.

Beslenme çantalarına dökülür diye içecek koymamak ya da içeceğini kantinden alırsın demek çözüm değildir. İçeceği yanında olmayan çocuk, asitli ve şekerli içeceklere yönelecektir. Bunun yerine, kutu ayran, kutu meyve suları (saf meyve suları) veya kutu sütlerin beslenme çantasında yer alması daha sağlıklı seçimlerdir.

Son dikkat edilmesi gereken nokta, çocukların su tüketimidir. Yeterli su tüketimini sağlamak ve sağlığa uygunsuz suları tüketmesini engellemek için, beslenme çantasına su koymak, güzel bir çözümdür. Çantasındaki su tükendiğinde ve susuzluk hissettiğinde kapalı satılan şişeleri tercih etmesinin daha sağlıklı olduğu çocuğa anlatılmalıdır.

Dyt. Gizem ŞEBER

Yemek yemek istemeyen çocuklara çözüm

İşte çocuğunuzun iştahını çaktırmadan açmanın yemek yemiyorsa baskı yapmadan atıştırmasını sağlamanın yolları...

1-Taklitle öğretin

Çocuklar anne ve babalarının hareketlerini taklit eder. Ebeveynlerin yeme alışkanlıkları onlar için örnek teşkil eder.

Çocukların yanında sağlıklı beslenmeye, büyük lokmalar tüketmeye ve yavaş yemek yemeye özen gösterilmeli.

2-Seçenek önerin

Çocuğu sofraya çağırdığınızda ona seçenekler sunun. Eğer birkaç farklı sebze olursa çoğu çocuk tabakta yemek isteyebileceği bir şey bulabilir. Çocuk böylece aynı öğünde farklı besin gruplarıyla beslenme alışkanlığı da edinmiş olur.

3- Kolayca erişebilsin

Çocuklar ulaştıkları yerlerdeki hafif yiyeceklere el atar. Hazırladığınız sağlıklı yiyecekleri gün içinde kolayca ulaşabilecekleri, gözlerinin önünde olan yerlere koyun.

4- Tabakları süsleyin

Aynı servis tabağındaki turuncu havuç, yeşil kereviz, küçük kırmızı domates ve beyaz karnabahar güzel bir şekil ve renk verir, çocuğu yemek yemeye teşvik eder.

5- Yemek yaptırın

Çocuklar ne yaparlarsa onu yeme eğiliminde olurlar. Anne babalar çocuklarıyla mutfakta eğlenceli saatler geçirmeliler. Kek gibi yapması kolay yiyecekler alışkanlık yaratır.

Okulda çocuklarınızın başarısını etkileyecek besinler

Çocuklarınızın ihtiyaç duyduğu şeylerin sıralamasını yaparken beslenmelerini de hesaba katın. Çocuklarınızın yediği ve yemediği yiyeceklerin okuldaki başarı üzerinde büyük etkisi olabilir. Bu besinler beynin gelişim ve işlevlerinde hayati rol oynayabilir.

1. Glikoz: Çocuğun beyni yakıt olarak glikoz kullanır. Kahvaltının atlanması gibi basit bir olay bile kan şekerinin bilişsel yetileri azaltacak kadar düşmesine yetebilir. Kahvaltıyı atlayan çocukların dikkatlerini yoğunlaştırma süreleri daha kısadır, testlerde daha düşük puan elde ederler , konsantrasyon sağlamaları iyi beslenen öbür sınıf arkadaşlarına göre daha zor olur. Çocuğun karaciğeri sadece dört gün yetecek kadar glikoz depolayabilir, o yüzden çocuğun kan şekeri seviyesini beyinsel işlevlerin en üst düzeyde kalmasını sağlamaya yetecek kadar yüksek tutmak için okul saatleri boyunca dört-beş saatte bir yemek yemesi gerekir.

2. Demir: Demir eksikliğine bağlı kansızlık çocuklar arasında yaygın görülür. Çocuğun beyni demir seviyesindeki, kan testlerinde ortaya çıkmayan en küçük bir azalmaya karşı bile hassastır. Demirin iki önemli rolü vardır: kandaki oksijeni taşır ve bu oksijeni kullanıldığı hücrelere nakleder. Demir eksikliği yaşayan çocukların dikkatlerini yoğunlaştırma süreleri daha kısadır, zorlu görevlere zihinsel olarak yılmadan devam etme konusunda daha az motivasyona sahiptirler. Onlara kahvaltıda demirle güçlendirilmiş tahıllı yiyeceklerden yedirin. Haftada en az üç kez mönülerinde kırmızı et , ton balığı, somon veya tavuğa yer verin. Brokoli ve baklagiller gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler yedirin.

3. Folik asit: Folik asit kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin olgunlaşmasında esastır. Folik asit eksikliği yaşayan bir öğrenci yorgun, hissiz, gergin ve unutkan olur. Çiğ sebze ve meyveler, özellikle de portakal suyu ve ıspanak en iyi folik asit kaynaklarıdır.

4. B Vitaminleri: B Vitaminleri glikozun içindeki enerjinin serbest hale gelmesine yardımcı olur. B Vitamini eksikliği aralarında agresiflik, düşmanlık ve depresyon da bulunan kişilik değişimlerine yol açarak öğrenme sürecini sekteye uğratabilir. Gerekli olan tüm B vitaminlerini sağlayabilecek tek bir besin bulunmamaktadır. Kahvaltıda yenecek güçlendirilmiş tahıllı gıdalar da iyi birer B vitamini kaynağıdır.

5. A Vitamini: Bu besin büyümekte olan ceninin sinir sisteminin doğru bir biçimde gelişmesi için gereklidir. Hayat boyu beynin en iyi seviyede işlemesi için de gerekli olduğuna ilişkin kanıtlar artmaktadır. A vitamini koyun yeşil veya koyu turuncu ve sarı meyve ve sebzelerde beta-karoten biçiminde bulunmaktadır.

6. Çinko: Çinko sinir hücreleri arasındaki iletişim yapısının ayrılmaz bir parçasıdır. Dolayısıyla beynin düzgün bir şekilde işlemesi için gereklidir, çinko eksikliği bilişsel bozukluklarla ilişkili görünmektedir. Et ve deniz ürünleri en iyi çinko kaynaklarıdır. Yer fıstığı, buğday tohumu, taneli tahıllar, balkabağı ve kabak tohumları da çinko bakımından zengindir.

Çocuğun iştahını açmanın yolları

Her çocuğun büyüme oranıyla ilgili olan bir yemek yeme miktarı vardır. Yıllar ilerledikçe başlangıçta alınan yiyecek miktarı azalabilir. Aile içinde yaşanan olumsuzluklar, abur cubur gıdalar ve yemek zamanını bekletmek de çocuğun iştahını kaçırabilir. Erinlik ve ergenlik döneminde ise iştah yeniden artabilir

İştahı bir yemeğin zevkle, neşeyle ve arzuyla yenmesi olarak açıklayan Psikolog Yüksel Demirer, iştahsız çocuklar için yapılması gerekenleri anlattı.

İştahsız bir çocuk için öncelikli olarak ne yapılmalı?
Lokmayı uzun süre ağzında çeviren, çiğnemek için zaman kazanmaya çalışan, tabağındaki yemeği bir türlü bitiremeyen bir çocuk karşısında önce aklımıza fiziksel bir rahatsızlığın varolup olmadığı gelmelidir. Örneğin; yüksek ateş, kulak ağrısı, boğaz ağrısı, nefes almayı güçleştiren nezle ve grip gibi üst solunum yolları enfeksiyonları, çocuğun sofrada nazlanmasına neden olur. Böyle durumlarda doktor kontrolünden geçirilen çocuğa, önerilen biçimde yiyecek verirken çocuğun isteklerini de dikkate almak en uygun yoldur. Hastalık sırasında çocuğu yemek yemeye zorlamanın hiçbir yararı yoktur. İştahla ilgili olarak anne-babaların kabul etmeleri gereken en önemli şey; çocukların farklılıklar göstermesidir. Bu nedenle de başka çocuklara bakarak, onların yemek yeme davranışıyla kendi çocuğunuzun yemek yemesini kıyaslamak, çocuğunuzun daha az yediğini düşünmenize neden olabilir.

Çocuğun iştahını neler keser?
Çocuğu iştahlı ya da iştahsız yapan faktörlerin başında, onların iç dünyalarında yaşadıkları şeyler büyük önem taşır. Çocuğun bilinçaltına yerleşmiş bir endişe, üzüntü, nefret veya kıskançlık gibi bir duygu onun iştahını kesebilir. Bu nedenle iştahsız bir çocuk için öncelikle organik bir rahatsızlığının olup olmadığı araştırılırken, diğer yandan ruhsal çatışmalarının olup olmadığı, duygusal bir sorunun bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.

Nasıl davranmalı?
Herşeyden önce çocuğa sofrada yemek yemesi için zor kullanılmamalıdır. Her çocuğun kendine özgü yemek yeme kapasitesi olduğundan çocuk daha fazlasını yiyemez. Çocuğun yemesi konusunda ısrarcı olunduğunda çocuk kendisine fazla gelen gıdayı çıkartılabilir. Her çocuğun büyüme oranıyla ilgili olarak yemek yeme miktarı vardır. Örneğin, yıllar ilerledikçe başlangıçta alınan yiyecek miktarı azalabilir. Erinlik ve ergenlik döneminde ise, iştah yeniden artabilir. Yemek zamanından önce çocuğa verilen şekerlemeler, çikolatalar ve cips gibi abur cubur gıdalar da iştahı engelleyebilir. Ancak, çocuk acıktığında yemek zamanını beklemeden ona yemeğini vermek gerekir. Acıkan çocuğa ısrarla yemek zamanını bekletmek onun iştahının kaçmasına neden olabilir. Henüz yemeği hazır olmamış çocuğa, alması gereken gıdalardan bir miktar verilerek iştahının kaçmamasına yardımcı olunabilir. Çocuğun sofrada oyalanması ve yemeğini ağır yemesi karşısında tepki göstermemek en iyisidir. Bu arada çocukla konuşmak, hikayeler anlatmak, şakalar yapmak da onun yemek yemesini zevkli hale getirebilir.
 
Sponsorlar : Yemek Tarifleri | Yemek Tarifi
Copyright © 2013. Bomba Yemek Tarifleri - Tüm Hakları Saklıdır.
Özel tasarım ürünler