Yeni Konular
Bebek Beslenme Makaleleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bebek Beslenme Makaleleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İshal olan bebeğe C vitamini önerisi

Grip belirtileriyle başlayan üst solunum yolu enfeksiyonunun, ishale dönüşmesinin bebeklerde tehlikeli sonuçlara yolaçabileceği bildirildi. Uzmanlar, ishal olan bebeğe C vitamini verilmesini ve sıvı takviyesi yapılmasını önerdi.

Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı Dr. Esef Karakuş, vücuttaki bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla birlikte gribal enfeksiyonlara yakalanma riskinin arttığını söyledi. Dr. Karakuş, grip belirtileriyle başlayan üst solunum yolu enfeksiyonunun ishale dönüşmesinin, bebeklerde tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini söyledi. Dr. Esef Karakuş, şöyle devam etti:

“Karın ağrısı, sık ve sıvı şekilde tuvalete çıkma, kusmayla ve keyifsizlik belirtisiyle başlayan ishal, bebeklerde önlem alınmadığı zaman ölüme yol açabilir. Bebeğin su kaybını önlemek için öncelikle bol su ve sıvı gıda verilmeli. Ağız yoluyla beslenme sağlanamazsa, serum takılmalıdır. Orta şiddetli ateşin de görüldüğü vakalar yakından takip edilmeli, hastalığın seyri mutlaka hekim tarafından izlenmeli, C vitamini için de bol bol meyve ve sebze yedirilmeli.“

TEMEL, İLK 3 YILDA ATILIYOR!

Acıbadem Hastanesi Büyüme ve Ergenlik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz ile, çocuğun doğumundan itibaren vücudunda hangi hormonların ne gibi işlevleri olduğunu, ilk 3 yılın önemini ve ergenlik döneminde dikkat edilmesi gereken noktaları konuştuk...


Çocuk-Endoktrin ve Ergenlik Uzmanı Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz, aileleri boy kısalığı ve erken ergenliğe girme gibi sorunlar karşısında uyanık davranmaya çağırıyor. Unutmayalım ki, erken teşhis ve tedavi birçok sorunu sorun olmaktan çıkaran en önemli faktör… Ve işte, Büyükgebiz’in çocuk ve ergenlerin sağlığını yakından ilgilendiren önerileri…

- Başkanlığını yaptığınız, Büyüme, Ergenlik ve Endoktrin Merkezi’nden bahseder misiniz?
Çocuk- endokrin bölümü, çocuklardaki hormon hastalıklarıyla ilgili sorunlarla uğraşmak için kurulmuş bir bölüm. Hormonlar, salgı yapan endokrin bezlerden salgılanan ve hayatımızın kaliteli geçmesi için, idamesi için gerekli olan proteinler. Özellikle belirli yaşlarda belirli hormonlar salgılanılıyor. Örneğin; troid hormonu troid bezinden salgılanan bir hormon ve bu hormon çocukluk çağında zeka gelişiminden sorumlu, özellikle ilk 3 yıl beyin gelişimi oluşur ve bu beyin gelişimi için de troid hormonu mutlaka gerekli.


- Bir çocukta troid hormonu eksikse ve yerine konmazsa ne olur?
Troid hormonu eksikse ve yerine konmazsa, bu çocuklarda mutlaka belirli oranda hem zeka hem de fiziksel gelişim eksikliği söz konusu oluyor. Bu nedenle bütün ileri ülkelerde doğumdan hemen sonra topuktan alınan bir damla kanla troid hormonuna bakılıyor, tıpkı fenülketonili hastalığına bakıldığı gibi. Doğumsal hipotiroidi testinin mutlaka yapılması gerekiyor. Çünkü tiroid hormonu eksik olan çocuklar genellikle normal görünümlü çocuklardır ve tedaviye gecikilirse, olumsuz sonuçlar doğabilir. Tiroid hormonu ayrıca büyüme ve gelişmeden de sorumludur. Tiroid hormonu az olan çocuklar kısa boylu, ciltleri kuru, saçları kuru ve zayıf çocuklardır. Tiroid hormonu eksikiğinde halsizlik, tembellik ve uykuya eğilim gözlenir ve guatrla birlikte olabilir.


- Çocukluk çağında önem kazanan diğer hormonlar ve işlevleri neler?
Çocukluk çağında önemli olan hormonlardan bir tanesi de büyüme hormonudur, büyüme hormonu hipofiz bezinden salgılanır ve eksikliğinde çocuklarda değişik derecelerde boy kısalıkları görülür. 0-1 yaş arası 24 cm., 1-2 yaş arası 12 cm., ondan sonra ergenliğe kadar yılda en az 5 cm büyür çocuklar… Eğer 5 cm.’den daha az bir büyüme söz konusuysa mutlaka büyüme geriliği araştırılmalı ve büyüme hormonuna da bakılmalıdır.

Böbrek üstü bezinden salgılnan kortizol hormonu ise enfeksiyonlara dirençte ve strese karşı mücadele etmemizde mutlaka gerekli olan bir hormondur.
Ayrıca, pankreastan salgılanan insülin hormonu var ve o da kan şekerini düşürmeye yarıyor ve insülin hormonu yokluğunda tip1 şeker hastalığı ortaya çıkıyor.
Bütün bu hormonlar bizim hayatımızı normal seyrinde idame ettirebilmemiz için gerekli. Örneğin; 20-25 yaşlarından sonra büyüme hormonu ve böbrek üstü bezinden salgılanan bazı hormonlar azalmaya başlıyor.


- Çocukluk çağında hormonların yanı sıra bir de kemik gelişimi öne çıkıyor?..
Kesinlikle, bu nedenle de hormonların yanı sıra D vitamini de çok önemli. Bebeklere ilk 1 yıl mutlaka D vitamini desteği yapmak gerekiyor. Ve bebeklerin, çocukların güneş ışınlarından yararlanmasını sağlamak ve süt, peynir, yoğurt gibi kalsiyumdan zengin gıdaların alınmasında kemik sağlığı için büyük yarar var. Çünkü kemik sağlığının oluşumu çocukluk çağında başlar ve ortalama 20 yaşına kadar devam eder. Bu yaşa kadar ne kadar sağlam kemik kütlesine sahip olursak, ileri yaşlarda osteoporoz yönünden o kadar rahat ederiz.


- Ya, ergenlik çağına gelindiğinde hangi hormonlar söz konusu?
Ergenlik çağına gelindiğinde ise kızlarda östrojen, erkeklerde testesteron hormonu salgılanmaya başlıyor. Ve bu da kızlarda meme büyümesi, erkeklerde genital bölgede gelişmeyle giden bir süreci başlatıyor. Bu dönemde hem cinsel gelişme tamamlanıyor, hem de kızlarda 15-20 cm, erkeklerde ise 20-25 cm’lik boy artımı gözleniyor.Vücut ağırlığının hemen hemen yüzde 50’si de bu dönemde kazanılıyor. Bu ağırlık artışı kızlarda yağ dokusu erkeklerde ise adele dokusu artışı şeklinde gözleniyor.



- Sanırım, ergenlik dönemi ülkemizde genellikle ihmal edilen bir dönem?

Kesinlikle öyle… Fakat, Merkezi’mizde ergenlikle ilgili sorunlar, boy kısalığı ve büyüme gerilikleri, cinsel gelişim sorunları, tiroid sorunları gibi ergenleri ilgilendiren sorunlarla da ilgileniliyor.. Ergenlik dönemi, kızlarda 10, erkeklerde 12 yaş civarında başlayıp, 18-19 yaşına kadar devam eder. Ergenlikte fiziksel ve cinsel gelişme olur. Adölesan dediğimiz dönem ise 21-22 yaşına kadar sürebilir ve psikolojik gelişmeyi de içine alır.


- Merkezi’nize en çok hangi şikayetle başvuru oluyor?

Bize daha çok, obezite ile başvuruluyor. Obezitenin nedeni düşük olarak hormonal kaynaklıdır. Genellikle yemek yemek ile harcanan kalori arasındaki dengesizlikten kaynaklanır. Fakat, troid hastalıklarında, böbreküstü bezi hastalıklarında, insülinin fazla salgılanmasına bağlı olarak ya da genetik hastalık kaynaklı şişmanlık olabilir. Bunlara dikkat edilerek şişmanlığın kaynağının ne olduğunu ayırt etmek gerekir. Sonra, önemli olan çocuğun kararlı olması ve ailenin de çocuğun diyetine ve hareketli olmasına yardımcı olması gerekir.



- Beslenme ve büyüme ile ilgili sorunların temelinde genellikle hayatın ilk 3 yılındaki yanlışlar ya da eksiklikler söz konusu değil mi?
Evet. Yapılan çalışmalar, hayatımızın ilk 3 yılında beslenmenin, büyümeden sorumlu en önemli faktör olduğunu göstermektedir. Yani, ilk 3 yılda eksik beslenen çocuklarda büyüme ve gelişme geriliği, boy kısalığı daha yoğun olarak görülür. İlk 3 yıldan sonra normal beslenen çocuklarda büyüme ve gelişme geriliği ve boy kısalığı görüyorsak, eğer kronik bir hastalığı yoksa mutlaka hormonal bir neden varlığı için araştırmamız gerekiyor. Bu nedenle, vücut depolarının doldurulması, boyla ilgili gerekli temellerin atılması için normal-sağlıklı beslenme ilk 3 yıl çok önemli. Her anlamda çok önemli bir temel teşkil ediyor.

Ondan sonra 6-7 yaşları vücuttaki yağ oranının artmaya başladığı yaşlar oluyor. Bu dönemlerde yaşıtlarından daha kilolu olan çocukların, ilerde obez olma ihtimali daha fazla oluyor. Yani, okula başlama çağlarında da çocukların kilolarına çok dikkat edilmeli, mutlaka yürüyüş, ip atlama gibi düzenli hareket halinde olmalarına özen gösterilmeli. Hareket, biliyorsunuz, kemik gelişimi için de çok önemli.


- Size yapılan başvurularda boy kısalığı da önemli bir oranı kapsıyor. Boy kısalığının nedeni nedir?
Boy kısalığının birçok nedeni olabilir. Örneğin; büyüme hormonu eksikliği varsa, bunu testlerle tespit ediyoruz. Troid hormonu eksikliği varsa, yine bunu tespit edip tedavi edebiliyoruz. Fakat, aileler bu hormon eksikliği durumlarına bağlı boy kısalığı tespit edilmiş olsa bile, aman çocuğuma hormon mu vereceksiniz, diye korkuyorlar. Oysa, bu korkuları yersiz, vücutta ihtiyaç varsa biz dışarıdan hormon veriyoruz, ihtiyaç yoksa vermiyoruz, zaten bunun için de testler yapıyoruz. Böylece, teşhis ve tedavi sonucu, çocuk boşu boşuna kısa boylu kalmamış oluyor. Ancak bunun mutlaka bir uzman denetiminde ve kontrollü yapılması gerekli.


- Peki, kısalık, hormonal bir nedene bağlı değilse?..
Bazı kronik hastalıklarda da boy kısalığı olabilir. Bazı doğumsal kalp hastalıklarında, romatizma hastalıklarında, bazı ilaç kullanımlarında büyüme hormonu baskılanması olabilir. Sonuçta, bütün dünyada çocukların sağlıklı olabilmesi için belli kriterler var. Örneğin; anne sütü alacak, yeterli beslenecek, aile planlaması uygulanacak, ilk bir yıl içerisinde ağızdan D vitamini verilecek, aşılama tam yapılacak ve çocuklar sağlıklı büyüyecek… Sağlıklı büyüyen çocuk normal çocuktur. Büyüme de bir problem varsa, mutlaka bir sağlık sorunu vardır ve bunun araştırılması gerekir.


- Ergenliğe erken girmek de boyun kısa kalmasında bir etken mi?

Evet, kız çocuklarında ergenliğe önce giriş nedeniyle de boy kısa kalabiliyor. Ergenlik, kızlarda 8 yaşından, erkeklerde 9 yaşından önce olursa, biz buna erken ergenlik diyoruz ve hastalık olarak kabul ediyoruz. Çünkü bu çocukların boyları önce yaşıtlarından uzun olur, fakat sonra boyları kısa kalır. Ve bu tür kız çocukları erken adet görürler. Bunları durdurmak için de erken teşhis ve tedavi gerekir. Ayrıca, ergenlik normal zamanda başlayabilir ama adet erken görülebilir. Normalde meme gelişimi ile adet arasındaki dönemde hızlı boy artışı olur, adetten sonra boy artışı azalır. Meme gelişimi ile adet arası kısa olan çocuklarda da boy kısalığı saptanır. Ailelerin uyanık davranması gerekir.


- Sonuçta, sadece bebeklik ve çocukluk döneminde değil, ergenlik döneminde de çocukların kontrol altında olması gerekiyor…

Evet, ergenlik dönemindeki çocukların da mutlaka kontrol altında olmalarında fayda var. Çünkü, örneğin boy kısalığı ne kadar erken bize başvurulur ve sorun tespit edilirse, çocuğun bu sorunu da o kadar erken yanıt bulur. Yine, örneğin, bu dönemde bazı troid hastalıkları ortaya çıkar guatrla birlikte, sonra kansızlık ortaya çıkabilir, ortopedik bozukluklar olabilir, obezite, aşırı tüylenme, erken ergenlik gibi şikayetler olabilir, bunların mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Yani, bu dönem çok özel bir dönem ve ailelerin çocuklarıyla iletişim halinde olması gereken bir dönem…

ANNEYSENİZ, DENGEYİ BULMAK USTALIK İSTİYOR…

Bütün dünyada araştırmalara ya da tartışmalara bakın, bir çocuğun başına Allah korusun sevimsiz bir durum gelmişse, hemen "Anne nerede hata yaptı acaba?" denir. Ayol yeter, doğurduysak doğurduk, insan bu kadar da iğdiş edilmez ki… Çalışan anne olduğunuz için, çalışmayan anne olduğunuz için, boşanan anne olduğunuz için, boşanmayan anne olduğunuz için, vs.vs. hep suçlanırsınız. Evet, çocuğa sevgiyi de, güveni de, başkalarına saygıyı da, kendini korumayı da büyük ölçüde anne öğretir. Ama babanın, çocuğun içinde bulunduğu ailenin, okulun, sokağın, sistemin, medyanın, yasaların hiç mi sorunluluğu yok? Sonra da "Çocuk annenindir, gerisi boş" dediğimiz zaman kızıp alınıyorsunuz. En önemlisi de; "Çocuğun annesinin çalışan mı, boşanan mı, o yüzden mi?" diye genel geçer sorgulamalarda bulunmaktansa, ebeveynlik becerisinin çok çok kişisel bir ustalık gerektirdiğini hatırlatmak isterim.

0-3 YAŞ BEBEK BESLENMESİNDE YAPILAN HATALAR!

Son yapılan araştırmalar, bebeklerin 1 yaşında hamburger, kola ve patates kızartmasına başladığını ve benzeri birçok hatanın yaygın olarak yapıldığını gösteriyor.

“Çocukların bağışıklık sisteminin gelişiminde 0-3 yaş arası çok önemlidir. Bu yaşlardaki beslenme biçimi bireylerin ileriki yaşlardaki sağlığını ve olası hastalıklarını belirler. Çocukların fiziksel ve zihinsel açıdan tam anlamıyla gelişebilmeleri için 0-3 yaş arasında demir, protein ve zeka performansını etkileyen vitamin ve minerallerce zengin gıdaların tercih edilmesi son derece önem taşır.” diyerek aileleri uyaran Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hilal Mocan, dengeli beslenme konusunda ailelerin bilinçli davranması gerektiğine dikkat çekiyor. Mocan, 1 yaşına kadar bebek beslenmesine gösterilen özenin ileriki yıllarda da devam etmesi gerektiğini, “abur cubur” olarak nitelendirilen çikolata, şeker ve kolanın üç yaşına kadar çocukların hayatına sokulmamasının gerekliliğini vurguluyor. Prof. Dr. Mocan ‘ın verdiği bilgiler ışığında ülkemizde 0-3 yaş bebek beslenmesi ile ilgili son durum şöyle:
- 0-1 yaş arasında bebeklerin yüzde 54’ü düzenli olarak doktora giderken, 1-3 yaş arasında bu rakam yüzde 36’ya düşüyor. 1 yaşından sonra bebeklerinin büyüdüğüne inanan aileler onları sadece hastalandıklarında doktora götürmeye başlıyor.

- Aynı inançla, bebekleri 1 yaşından önce yetişkin sofralarına da taşıyan aileler evde kendileri için pişirdikleri yağlı, salçalı, baharatlı ve tuzlu yiyecekleri bebeklere vermeye başlıyor. Oysa bu yiyeceklerin içeriğindeki tuz ve yağ bebeklerin böbrekleri için yük oluşturarak ileriki yaşlarda yüksek tansiyon, şeker ve obezite riskini artırıyor.

- 0-3 yaş arasındaki çocukların yüzde 82’sine, besleyici ve lezzetli olduğu düşünüldüğü için yemek suyuna batırılmış ekmek veriliyor. Ancak sebzelerin içindeki vitamin ve minerallerin 70 derecelik bir ortamda yok olması, bebek beslenmesinde yemek sularının hiçbir besin değeri taşımadığını gösteriyor.


- Yiyecek seçimlerinin anne insiyatifinde olduğu 0-12 ay arasında besin değeri yüksek çorba, yoğurt ve meyveler ön planda iken; bir yaş sonra lezzet faktörünü keşfeden bebeklerde makarna, çikolata, gofret, kızarmış patates tüketimi artıyor.


- Bebeklerin ortalama 1 yaşında fast food ile tanıştığını ortaya koyan araştırma sonuçlarına göre 10 bebekten iki tanesi bir yaşından önce hamburger, patates kızartması ve kola tüketmeye başlıyor.

- Bebeklerde kola tüketiminin de ileriki aylarda hızla arttığı görülüyor. 0-12 ay arasında yüzde 6 olan oran, 25-36 ay arasında yaklaşık 7 kat artarak yüzde 41’e yükseliyor.

- Araştırma sonuçları, anne sütünden sonra bebekleri inek sütüyle besleme eğiliminin yaygın olduğunu gösteriyor. Ancak inek sütünün içeriği çocuklar için uygun değil. İnek sütü denince annelerin aklına sokak sütü gelmekte ve inek sütünün sakıncasının hijyenik sebeplerden kaynaklandığı zannedilmektedir. Oysa, inek sütünün asıl sorunu içerikten kaynaklanmaktadır.

- İnek sütündeki aşırı protein ve mineral bebeklerin böbreklerine zarar verebilmekte ve uzun süreli inek sütü tüketiminde bebekte kansızlık görülmektedir. Bebekler zihinsel gelişim için önemli olan Omega 3 ve Omega 6 yağlarını yeterince alamamaktadır. Bu sebeple uzmanlar, 1 yaşına kadar inek süt kullanılmamasını ve mümkünse 3 yaşına kadar da inek sütü yerine inek sütünün zenginleştirilmiş formüllerinin bebeklere verilmesini önermektedir.

Dondurulmuş ve konserve yiyeceklerin beslenmedeki yeri

Hayat şartlarının özellikle de biz çalışan anneleri vakit açısından çok fazla zorlaması ile pratik çözümlere yöneldiğimiz bir gerçek. Bu pratik çözümlerin başında dondurulmuş ve konserve gıdalar geliyor. “Çocuğuma dondurulmuş veya konserve yiyecekler hazırlamak zorundayım, galiba onu yeteri kadar besleyemiyorum” kaygısı hemen hepimizin yaşadığı bir duygu. Hatta bazılarımız için bu kaygıdan öte vicdan azabı gibi bir şey... O zaman hep birlikte, biraz içimizi rahatlatalım...

Her şeyden önce dondurulmuş gıdalar sağlıklı ve güvenlidir, tabii hangi şartlar altında dondurulup-saklandıklarına bağlı olarak... Daha önce de belirttiğim gibi yiyecekler dalından koptukları andan itibaren besin değerlerini kaybetmeye başlarlar. Önemli olan doğru saklama ve işleme koşullarının sağlanması ile bu kaybı en aza indirmektir. Pazardan alınıp, bir hafta boyunca dolapta veya dışarıda saklanan bir yiyecekle karşılaştırdığımızda, pazardan alınıp uygun işlemlerden geçirilip hemen dondurulmuş bir gıda daha besleyicidir. Ya da üreticiden alınıp, doğru teknoloji ile dondurulmuş gıdalar, işlenmemiş ama bekletilmiş gıdalardan daha fazla besin değerine sahiptir. Dondurulmuş ürünlerin o yiyeceğin en taze, besin değerininin en üst noktada olduğu zaman toplanıp yapıldığını unutmamak gerekir. Doğru dondurma işlemi sonucunda gıdanın besin değerinin düşmesine neden olabilen kimyasal ve mikrobiyolojik reaksiyonlar çok yavaşlarlar.


ÇÖZDÜRÜLMÜŞ GIDAYI TEKRAR DONDURMAYIN!

Dondurulmuş gıdaların besin değerinin ve mikrobiyolojik güvenirliğinin korunmasında çözdürme işlemi de çok önemlidir. Yiyeceği pişirerek kullanacaksak, çözdürmeden kullanmak en doğrusudur. Özellikle mikrobiyolojik açıdan bakıldığında çözdürülmüş gıdalar tekrar dondurulmamalıdır. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi yiyecekler tezgah üzerinde vb. değil, buzdolabının en alt rafında veya mikrodalgada çözdürülmelidir. Özellikle sebze ve meyveler çözülmüş kullanılacak ise çözdürme sonucunda kabın içinde biriken su (yiyeceğin saldığı su) da kullanılmalıdır. Bu suya yiyeceğin içindeki bazı vitamin ve minerallerin geçmiş olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Eğer ürünü dondurulmuş olarak alıyorsak, mutlaka üretim ve son kullanma tarihini kontrol etmeliyiz.

Konserve ürünler üretilme aşamasında yüksek sıcaklıklara çıkarıldığından yiyeceğin cinsine de bağlı olarak özellikle bazı vitaminler açısından çoğu, dondurulmuş gıdalara oranla daha fazla besin kaybına uğrarlar. Balık gibi protein açısından zengin ürünlerin konservelerinde besin kaybı düşüktür. Önemli bir nokta da konserve ürünleri kullanırken bazı vitaminlerin ve minerallerin konservenin suyuna geçtiğini hatırlamaktır. Markette bekleme sırasındaki besin kaybı konserve ürünlerde yavaştır. Konserve yiyeceklerin hiçbir besin değeri taşımadığı yaygın, ancak doğru olmayan bir inanıştır.

BEN ÇOCUĞUMA NE YEDİRİYORUM?!
Peki, sen çocuğuna ne yediriyorsun derseniz?.. Bir anne olarak, ben mümkün olduğunca, oğlumun her ürünü en taze ve doğal hali ile tüketmesini tercih ediyorum. Ancak ben de çok yoğun çalışan bir anneyim. Benim ikinci tercihim dondurulmuş gıdalar, daha sonra da konserve yiyecekler.

Amerika’da bir üniversitede yapılan bilimsel araştırma, bireyin günlük besin ihtiyacının tam olarak karşılanabilmesi için taze, konserve, dondurulmuş ve kurutulmuş yiyeceklerin her birinden belli miktarlarda tüketmesi gerektiğini söylemektedir. Tabii bu denge bireyin özelliklerine göre değişiklikler göstermektedir.


Önemli bir noktayı vurgulamadan geçemeyeceğim. Benim burada anlatmaya çalıştığım en doğal hali ile dondurulmuş veya konservelenmiş yiyeceklerdir. Marketlerde satılan bazı konserve ve dondurulmuş yiyeceklerin içine tadlarını daha cazip hale getirmek için şeker gibi ek katkı maddeleri eklenmiştir. Bu ürünlerin kalorileri yüksektir ve şişmanlık veya diğer bazı sorunlara neden olabilirler. Bu tür ürünlerden uzak durmalıyız. Yiyeceklerimizi satın almadan önce etiketlerini okumayı mutlaka alışkanlık haline getirmeliyiz.

Yemek seçen çocuklar için keyifli öneriler…

Çocuklarımızı farklı yiyeceklerle tanıştırmak, yeni tadları kabullenmelerini sağlamak, bazı yiyeceklere karşı oluşturdukları tepkilerle başa çıkabilmek çoğumuz için zorlu bir süreçtir. Önceki yazımda da anlattığım gibi rahat olmak, çocuğu zorlamamak, iyi model olmak, onların midelerinin daha çok küçük olduğunu kabullenmek gibi alt alta sıralayabileceğimiz temel davranışların yanı sıra, yiyecekleri çocuğumuzun hoşuna gidebilecek farklı şekil ve yöntemlerle (ama onları kandırmadan) sunmak da bize bu süreçte yardım edecektir. İşte size 10 farklı öneri:

1- Bir tabağı parmak şeklinde veya değişik şekillerde minik doğranmış, salatalıklar, havuçlar, elma dilimleri vs. ile renkli renkli süsleyin, çocuğunuzun kolaylıkla görüp, ulaşabileceği bir yere koyun.

2- Değişik içecekler hazırlayın, çocuklar içecekleri çok severler. Örneğin 1 bardak kadar yoğurdun içine 7-8 adet çilek koyun. Dilerseniz 1 çay kaşığı pekmezle tadlandırıp mutfak robotundan geçirin. Bir bardağa döküp kamışla çocuğa verin. Bu içeceği havuç, muz, kivi, şeftali, kayısı v.s. gibi değişik meyvelerle, yoğurt yerine sütle de hazırlayabilirsiniz. Tatların uyumlu olmasına özen gösterin.

3- Minik buz kalıpları hazırlayabilirsiniz. Örneğin; havucu iyice püre haline getirip, şekilli buz kalıplarına koyun. Kalıpların içine birer tane kürdan koyup, dondurun. Çocuğunuz dilediğinde meyve veya sebze buzunu kürdandan yapılmış sapından tutarak yiyebilir. Buz kalıbının her bir bölümüne farklı sebze, meyve, yoğurt, süt vb.’den hazırlanmış yiyecekler koyarsanız, elinizin altında birkaç gün içinde tüketebileceğiniz değişik tatlarınız olur.

4- Yiyecekleri süsleyin. Örneğin; karpuz veya kavunun içinden dondurma kepçesi ile alıp bir tabağa koyun ve üzerine sos olarak çok az yoğurt dökün. Çekilmiş fındık, ceviz, badem vs. serperek süsleyin.

5- Yiyecekleri değişik şekillerde sunabilirsiniz. Büyük marketlerde kurabiyeleri yıldız, yuvarlak, çam ağacı vb. değişik şekillerde kesmek için kalıplar satılıyor. Bu kalıpların özellikle çocukların hoşuna giden şekillerde yapılmış olanları var. Örneğin; kepekli tost ekmeğini bu kalıpları kullanarak değişik şekillerde kesip, üzerine zeytin ezmesi veya krem peynir sürüp, salatalıkdan burun, mısır tanelerinden göz, ağız yaparak keyifli öğünler yaratabilirsiniz. Dilerseniz elmadan, salatalıktan, peynirden eğlenceli şekiller kesip, öylece çocuğa sunabilirsiniz.

6- Sunumları neşeli hale getirin. Örneğin; köfteyi kayık şeklinde pişirin. Kayığın içini püre, haşlanmış mısır taneleri, yuvarlak kesilmiş zeytinler, pilav vb. ile doldurup kürdandan da yelkenini yapın. Haşladıktan sonra ikiye bölüp, sarısını çıkardığınız yumurtanın beyaz kısmını, yarıya bölünüp içi çıkarılmış orta boy oval bir domates veya salatalığı, yarıya bölünüp çekirdeği çıkarılmış kayısıyı vb. kayık olarak kullabilirsiniz. İçine dolduracağınız malzeme ile kayığın tadlarının uyumlu olmasına dikkat edin.

7- Çocuklar batırarak yemeği çok severler. Parmak şeklinde doğranmış değişik meyve ve sebzeleri farklı soslarla sunabilirsiniz. Örneğin; bir tabağa veya bardağa parmak şeklinde kestiğiniz havuçları yerleştirin. Bir kaseye de yoğurt koyup ikisini birlikte çocuğa verin. Çocuğunuz havuçları yoğurda batıra batıra yemekten çok keyif alacaktır emin olun. Çok değişik sosları, çok değişik yiyeceklerle sunabilirsiniz. Elma püresiyle havuç dilimleri, limonlu havuç püresiyle kepekli ekmek dilimleri, ıspanak püresiyle patates dilimleri, elma dilimleriyle ile yoğurt alternatiflerin sadece birkaçı.

8- Çocuğunuzla birlikte bir tepsi veya büyük bir tabak içinde değişik sebzelerden oluşan “yenilebilir bahçe” yapın. Örneğin; salatalıkları ve domatesleri yuvarlak, ay şeklinde kesin ve bu şekillerden çiçekler oluşturun. Uzunlamasına kestiğiniz havuçlardan çiçeklerin saplarını yapın. Brokoli ve karnıbahar parçacıkları ağaçlarınız, maydanozlar bahçenizin çimenleri olsun. Daha sonra bu bahçenin tadına hep birlikte bakın. Sebzeleri yıkamaktan yerleştirmeye kadar olan her aşamayı çocuğunuzla birlikte yaparsanız, daha da keyifle tadına bakacaktır emin olun. Aynı bahçeyi meyvelerle de yapabilirsiniz.

9- Birlikte evinizde minik bir bahçe oluşturun. Bahçenize değişik sebzeler ve meyveler ekin. Her gün birlikte bahçenizle ilgilenin, birlikte sulayın. Daha sonra bu bahçede yetiştirdiğiniz sebzelerden birlikte salatala vb. yapın ve yiyin. Bunun için büyük alanlara ihtiyacınız yok, balkonunuza koyacağınız birkaç küçük saksı bile yeterli olacaktır.

10- Çocuklar kendi hazırladıkları yemekleri yemeği de, sunmayı da çok severler. Birlikte mutfağa girin ve keyifle birlikte pişirip, birlikte tadına bakın.
 
Sponsorlar : Yemek Tarifleri | Yemek Tarifi
Copyright © 2013. Bomba Yemek Tarifleri - Tüm Hakları Saklıdır.
Özel tasarım ürünler